Translate

1 Kasım 2013 Cuma

Moskova'da 3 Devushka* :)

Rusya'dan herkese Priviet!! :)) yani selam
Uçaktan iner inmez Rus Ayazı karşıladı bizi.
Nazomun tariflerini hatirlayarak binmemiz gereken tren için bilet almak üzere bilet otomatlarının yolunu tuttuk. biletimizi alıp yolu bu kadar hızlı bulmuş olmaktan çok mutluyduk ki, aldığımız biletin turnikeleri açmaması üzerine görevliyle baya bir süre anlaşmaya çabaladık. ancak ne yazık ki 2 kelime İngilizce bilmeyen görevliye bileti nasıl değiştirebileceğimizi sorup cebelleştikten sonra gişeden tekrar bilet alarak ve biz mi herkese karşı çok kibarız yoksa onlar mı çok kaba tam anlayamadan trene binebildik.

Trenden iniyoruz ve Nazom'la buluşuyoruz. Önce ev sonra dışarı atıyoruz kendimizi.
Yürüyerek tabi ki. 

Nazlımın oturduğu cadde Moskovanın kalbinde. eski güzel bir apartmanda. muhteşem de bir balkonu var yüksek tavanlı ve çok otantik.
İşte Türklerin Kamer genç dediği meydan:)

Evler apartmanlar burada hep çok eski. O Komunizmi, tarihi yaşamışlığı hissediyorsunuz. apartmanın içi sanki birini öldürmüşler gibi, yada terk edilmiş, kötü eski ve korku filmlerinden fırlamış gibi olsa da burada hep böyle olduğunu anlamamız uzun sürmüyor. Çok zengin ve elit bir mahallede olmasına rağmen apartmanın içindeki ampülün bile bazen çalındığını söylüyor Nazlı bizim şaşkın bakışlarımızın arasında :/ ve gerçekten sadece 3 gün sonra asansörün içindeki ampülün gittiğini görüyoruz karanlıkta çıkıp inmek zorunda kalıyoruz önümüzdeki bir kaç gün.

Burada Türklerin Kamer Genç dediği bir meydan var. Aslında medyanın adı Kamegerski :)
Orada turluyoruz biraz üstelik bize tanıdık "Kitchenette" da burada. Genellikle lüks cafe ve restoranlarıyla ünlü. İstanbul'un Asmalı Mescidi de denebilir. Nazlı Türklerin değişmez mekanı olduğunu söylüyor. Özellikle Expatların uğrak yeriymiş. 

ilk akşam gittiğimiz Mekanın içi çok hoşumuza gitti 
Daha sonra "Chips" isimli şahane bir restorana gidiyoruz. O gecemiz özel, ilk akşam şerefine. Fiyatları biraz tuzlu ama iç tasarımı, yemekleri muhteşem. 
O kadar yorgunuz ki gelir gelmez uyuyakalıyoruz. 
Ertesi gün için program çok yoğun. 
Sabah uyanıp önce kahvaltı için Nazlı'mın rehberliğinde eski Amerikan Diner'ların dan Starlight Diner'a gidiyoruz. 
Bir güzel tam Amerikan sitili bol proteinli kahvaltımızı yapıp sokaklara atıyoruz kendimizi. 
İlk durak olmazsa olmaz Kızıl meydan.
Kremlin sarayı ve ünlü Mantara benzetilen Aziz Vasil Katedrali. 
Moskova gece bizi yağmurlu karşılamıştı ama ilk günümüz şerefine hava güneşli. Fotoğraf molası veriyoruz uzun bir süre meydanda. 

Hava gökyüzü bulutlar ve bizim keyfimiz o kadar yerindeki uzun uzun içimize çekiyoruz ortamı. Anda kalmaya çalışıyorum gördüklerimi sindirmek için. 






Sonra soğuğa ve gezmeye bir kahve molası veriyoruz. Ayak tabanlarımız zonkluyor çünkü. 
Yeni durağımız Moskova'nın İstiklal caddesi diyebileceğimiz, Arbat Street. 
Arbat gerçekten tam bir İstiklal havasında, her köşe başında müzik yapanlar, işportacılar ve her yerde turistleriyle bize çok yabancı gelmiyor. 






Burayı yukarıdan aşağı yürüdükten sonra Hard Rock Cafe'ye atıyoruz kendimizi. O kadar yorulmuşuz ki yemeğe saldırıyoruz.

Eve gelip biraz dinleniyoruz. Ve akşam Nazlı'nın arkadaşlarıyla genellikle gittiği bir bar olan "Darling I will call you back" isimli bir bara gidiyoruz. Oldukça salaş bir yer ama ortam gayet iyi. Yurt dışındaki mekanlarda en çok hoşuma giden kimsenin kimseyi süzmemesi ve herkesin kendiyle alakalı olması durumunu seviyorum ve burada da durum öyle. Nazlının arkadaşlarıyla tanışıyoruz ve bir süre sonra çalan şarkılara dayanamayıp hepimiz gecenin sonuna kadar deli gibi dans ediyoruz. 

Ertesi gün kahvaltıya (favori mekanlarımdan biridir) Paul' e gidiyoruz. Güzel bir Fransız kahvaltısının ardından ilk mekan Zafer parkı. 2. dünya savaşı ile ilgili bir park aslında. İçinde bir de Faşizme karşı kardeşlik anıtı bulunuyor. Ve bu Anıt bir anda beni bu gezide en çok etkileyen şey oluyor. daha sonra bu anıtı daha ayrıntılı anlatacağım. 
Şehrin kapısı



zafer parkı 


2. dünya savaşında ölenlerin anısına sürekli yanan meşale

Faşizme karşı kardeşlik anıtı 

bu anıtta çocuğun yüzünü kapatan anne ve geriye doğru insanların düşerek mezar taşı haline geldği görülüyor







Gorki park ve Nazlı 



Ve Gorki park....
Nazlı'dan en çok ismini duyduğum park Moskova'daki büyük bir çok parktan birisi. Çok büyük ve güzel. Yazın çok daha fazla aktiviteye ev sahipliği yapıyor. Kışın ise içinde devasa büyüklükte bir buz pisti bulunduruyor. Sonbahar olduğu için aslında en kötü zamanına denk geliyoruz. Ama yinede ben bayılıyorum doğaya ve şehrin içinde böyle bir mekanı muhafaza edebilme görüşüne sahip Rus siyasilerine ve onları seçen Rus Halkına.
Gorki parkı

John Baldessari'nin muhteşem sergisi
Parkın ilerisinde bir Contemporary Art sergisi görüyoruz. John Baldessari'nin sergisini geziyoruz ve büyüleniyoruz. Mottosu "I will not make any more boring art". yani "Daha fazla sıkıcı sanat yapmayacağım."

O kadar yorgunuz ki eve kendimizi zor atıyoruz. Ama Nazlı'nın yaptığı planlarda durmak yok.
Üzerimizi değişip vuruyoruz sokaklara yine kendimizi. Küçük şirin mi şirin bir Fransız restoranına götürüyor Nazlı bizi. İsmi Kvartire 44. Oradan çıkınca Moskova'ya gelip gece kulübüne gelmemek olmaz diyor Nazlı. Görelim bakalım Rus kadınları nasıl dans ediyor diyerek "Gipsy" adlı gece kulübüne gidiyoruz.
Gerçekten gözlem açısından çok faydalı olduğunu söylemeliyim. Daha sonra gözlemlerimi ayrı bir yazıda yazacağım.Fazla kalmıyor, yorgunluktan ölmeden eve atıyoruz kendimizi.


uzun sabah kahvaltımızdan bir kare 
Sabah geceki uykusuzluk ve yorgunluğun üzerine oldukça zor uyanıyoruz. Ama emir büyük yerden Nazlı çavuş kalkın diyorsa kalkılacak başka seçenek yok :)

Güne "La pien qoutidien" isimli şirin mi şirin cafeye giderek başlıyoruz. Moskova da çok güzel, şirin cafeler var ve hepsinde aklınız kalıyor. Uzun bir kahvaltı keyfinden sonra Nazım hikmeti ziyarete gidiyoruz.

Nazım'ın mezarı o kadar güzel bir bölgedeki yemyeşil ağaçlarla dolu, enerjisi huzur veren bir manastırın içinde. Burada yatanlar aslında hep ünlü yazarlar, şairler, aktörler, şarkıcılar, askerler hatta ünlü balerinler.

Her bir mezar bir sanat eseri gibi. Büyük anıt mezarlar, heykeller, orada yatan kişinin anısına bırakılmış demet demet çiçekler...
Nazım Hikmet'in Yattığı Manastır : NOVODOVİCHY 

Tüm bunlar o kadar etkileyici bir ambiyans yaratıyor ki tüylerimiz ürperiyor. Bir an Nazım için seviniyorum. Burada kendi gibi dünyada büyük izler bırakmış, kendi gibi bir çok insanı etkilemiş diğer ruhlarla beraber yattığı için mutlu oluyorum. Değeri biliniyor burada hiç yalnız bırakılmıyor belli. Sanki mutlu huzurlu orada hissediyorum.
Mezarının başına gidiyoruz. deli gibi yağmur yağıyor. 
Mezarın üzerinde bir sürü mektup, bir sürü çiçek dolu. Yapmayı istediğim tek bir şey vardı, Nazım'a, Nazımdan en sevdiğim şiirini okumak. Boğazım düğümlü okuyorum şiiri. yağmur sesi ve kuş cıvıltıları arasında. Bir kaç arkadaştan selam söylüyorum ve ayrılıyoruz mezarından
Sonra biraz mezarlığı dolaşıyoruz... Dediğim gibi ortam o kadar huzur verici ki bıraksalar tüm gün dolaşabilirim. Diğer mezarlara da saygımızı iletip istemeye istemeye ayrılıyoruz oradan. 



Lenin tepeleri diye de geçen "Sparrow Hills"e gidiyoruz. Tam karşımızda Moskova Devlet Üniversitesi tüm ihitişamıyla duruyor. Bu yapıdan Moskova'da 7 tane var. Ve hatta Moskova'nın 7 tepe üzerine kurulduğu söyleniyor.

Hepsi aynı mimariyle yapılmış. Ukrayna Oteli, Moskova devlet Üniversitesi, Maliye bakanlığı, Pekin Oteli, ve bir kaç tane daha devlet binası. 7 kız kardeşler olarak geçiyor. 



Moskova da gezerken sürekli bir tanesi karşınıza çıkıyor. Daha sonra aşağı doğru parka iniyoruz. Bir doğa harikası park daha burada bizim nefesimizi kesiyor. Ormanın içinden aşağı yürüyoruz. Sonbahar tüm güzelliğini önümüze sermiş ve tüm renkleriyle önümüzde.

Uzun süre yürüyoruz. Nehir kenarına gelip orada biraz dolaşıp, Nazlı'nın arkadaşı Nergis'le buluşup Park Kültür civarında ki bir restorana Sushi yemeğe gidiyoruz. Burada sushinin ucuz olması da cabası. 
Akşam eve gelip geceyi evde dinlenerek geçiriyoruz.
Moskova Devlet Üniversitesi

Lenin Tepesi
















Ertesi günün olayı nehirde tekne turu. Gorki parka tekrar gidiyoruz ve tekne turumuz oradan başlıyor. Şansımıza teknemiz oldukça lüks ve restoranlı bir tekne. Prensesliğimizden ödün vermiyor ve kahvelerimizi söylüyoruz. Hava kapalı ve inanılmaz yağmur yağıyor. Yağmurda tekne daha da bir romantik. O kadar güzel ki ambiyans üçümüzde o an orada olmaktan başka bir şey istemediğimizi düşünüyoruz. 

Sohbet, muhabbet, yağmur ve Moskova'nın güzelliği bizi mest ediyor. 

tekne turumuz




Kızıl meydan da gece








Ünlü Bolshoi Tiyatrosu





İndiğimizde günlerdir km'lerce yol yürümekten ağrıyan sırtımız ve ayaklarımız o gün için fazlasıyla dinlenmiş olduğundan hemen Kızıl Meydan gece görülmeden gidilmez diyerek, Kızıl meydanın yolunu tutuyoruz. Her yer ışıl ışıl ama  o kadar çok yağmur yağıyor ki fotoğraf işini fazla uzatmamaya karar veriyoruz.




Hep beraber son akşam yemeğimiz çünkü Özden ertesi gün gidiyor. O yüzden Özden'in favorisi steakleriyle meşhur Torro Grill'de Nazlı'nın ayırttığı yerlerimiz kapılmadan yağmurdan kaçarak restorana kendimizi atıyoruz. 




















kafe Piu







Özden'le göle dilek bırakırken 
Özden akşam gideceği için sabah erken çıkıyoruz evden. Christie Prude diye geçen bir mahalleye gidiyoruz. Minik bir göl etrafında küçük bir neighbourhood. Gölün etrafında dolaşıp fotoğraf çekiyoruz. Küçük yerel coffee shoplar var etrafta. Cafe Piu (rusça kahve içiyorum anlamındaymış) isimli bir tanesine girip uzun süre günün tadını çıkarıyoruz. Çalışanları ,tatlıları ve ortamı o kadar güzel ki zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz.
Ayrıntılara girmeyeceğim ama Özden o akşam uçağını kaçırdı ve neyse ki o akşam başka bir uçuş bulduk ve Öz'ü eve yollayabildik. 
muhteşem Chistie Prudie 


Kısacası o cafeden sonrası oldukça çılgıncaydı.


O gece için Nazlıyla benim önceden alınmış Petersburg'a tren biletimiz  vardı. Özden'i yeni uçağını beklemesi için diğer havaalanına yolladıktan sonra eve gelip eşyalarımızı hazırladık ve tren garının yolunu tuttuk. Bu bölüm başlı başına ayrı bir yazıyı hak ediyor.
Peter ve inanılmaz bir Sovyet tecrübesi olarak tren maceramız harikaydı.

Peter'den bu sabah döndük ve sonunda yazacak zaman bulabildim. Bu günü evde uyuyarak ve dinlenerek geçirdik ki bu bana çok iyi geldi. Günlerdir aralıksız yürümek ve oradan oraya gitmek bizi tüketmeye başlamış olacak ki daha çabuk yorulmaya başladık çünkü.

Bu yazı daha çok nereye gittik ne yaptık yazısıydı. Kısaca anlattım o yüzden. 
Ama asıl anlatmak istediklerim bambaşka.

O kadar çok kıyas yapacak alkışlayacak veya garipseyecek şey vardı ki ilgimi çeken onları da anlatacağım. Bugünlük ancak bunu yazabildim. Gerisi daha sonra...



DASVİDANYA*  :)









I love Moscow 

donmuş bir ben








*Devushka: Genç kız 

*Dasvidanya: Hoşçakal
*Priviet:Selam 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder