Translate

2 Kasım 2013 Cumartesi

Ruslar ve Rusya izlenimleri vol 1

Rusya daha doğrusu Moskova bizi pek de kibar karşılamadı aslında. 
Metroda insanların zombi gibi yürümeleri ve size çarpıp suratınıza bile bakmadan geçmeleri kimsenin kimseye pardon, özür dilerim dememesi çok garibimize gitti. Hatta ilk gün bavullarla metroda akşam kalabalığına denk geldik. O kadar kalabalık içinde ilerlemek imkansız gibi gelirken Nazlı'nın metroya binerken ve inerken kimsenin yol vermemesi ve bizimde kibarlıktan kimseyi itip geçemememiz üzerine araya girip herkesin önünü kesip geçin demesi paha biçilemezdi. İşin komik yanı O an orada özden ve benim dışımda kimse durumu yadırgamadı. 
Sanki Nazlı'nın komutunu bekliyorlarmış gibi durup bize yol verdiler. Sonra şaşkın ifadelerimize bakarak burada kimse pardon demez, geçmek istiyorsanız yol vermelerini beklemeyeceksiniz siz yol alacaksınız diyerek 1 metre önümüzdeki yerini aldı.Tüm gezimiz boyunca nazlı hep bizim 1 metre önümüzde yürüdü. Buranın hızına alışmış olacak ki biz ne kadar hızlı yürürsek yürüyelim onunla aynı hizada yürümeyi başaramadık.

Rusya'daki metroları da anlatmadan geçemem. Hatta bence sadece metrolarla ilgili ayrı bir yazı bile yazılır. O kadar ihtişamlı o kadar büyük, sanat ve tarih dolu ki Moskova'ya gelip sadece şehrin altındaki bu devasa metro ağında gezseniz bile Moskova size çok şey anlatır. Her yere metroyla gittik. 
















Sadece gece 12 den sonra metro çalışmadığı için akşamları taksi kullandık. O yüzden metro istasyonlarının çoğunu görme şansımız oldu.Öncelikle ihtişam, sanat ve tarihin eski kokusu hakim metrolara. Girişlerinde kocaman devasa büyüklükte avizeler ve sanki hiç bitmeyecekmiş gibi gelen yerin çok altına inen yürüyen merdivenler... O merdivenlerle aşağı inmek neredeyse 1,2 dk sürüyor desem inanın abartmış olmam. Aşağı inip trene binmek için beklenen platformlarda ise sanat yine iş başında . Heykeller mi ararsınız yoksa muhteşem yaldızlı oymalı, kakmalı süslemeler mi? Her bir yanda birbirinden şık avizeleri hiç söylemiyorum bile. 

Tren ağı çok gelişmiş. Moskova'nın her yerine metroyla gidebiliyorsunuz. Ve en güzeli ise neredeyse trenin gelmesini hiç beklemiyor olmak. 2 dk da bir hatta yoğun saatlerde dakika başı tren geliyor. Ama o kadar çok metroya bindik ki metronun içinde yürümek transfer yapmak, trenden inip tekrar dışarı çıkmak bile çok uzun sürüyor. Metronun içinde gideceğimiz yere göre bazen neredeyse 1 km yürüdük desem abartmış olmam.



Nazlı söyledikten sonra fark ettiğim ve sonradan çok ilgimi çeken bir diğer konu da mağazaların çoğunun vitrinin olmaması. Vitrinli mağazalar hep yeni açılmış olanlar. Eski mağazaların çoğunun vitrini yok. Komünizmin etkileri gerçekten inanılmaz burada. Bütün mağazaların, restoranların üzerinde markası veya isminin dışında birde ne sattığı yazıyor. Örneğin ünlü bir giyim mağazası düşünün, Zara diyelim. Zara' nın üzerinde Gİyim yazıyor. Saat mağazası üzerinde saat yazıyor. Bu da yine vitrinsiz komunist rejim döneminden kalma bir uygulama olsa da hala geçerliliğini koruyor. Geçen gün eve dönüyorduk ve ben markete uğramak istedim. Nazlı ilerdeki marketi göstererek oraya gireriz dedi. Ama ben ileride market filan göremedim. Yerin altında bildiğimiz minik pencereli bir yere indik. Meğerse ışıklı tabelasını görmüş bizim kız. Ne bir vitrin ne ışık ne pencere... İçerisi ufak bir marketti oysaki...





Burada komünist rejimin etkileri giderek yok oluyor aslında. Kapitalizm inanılmaz etkisi altına almış Moskova'yı. Dünyaca ünlü mağazalar şık cafe ve restoranlar her yerde. Al ki mutlu olasın, daha yenisi çıkınca eskisi mutsuz eder mantığı özellikle Rus gençlerini de etkilemiş. Ama yinede eski nesile bakınca onlardaki yokluğu bilen, temkinli ve azla yetinmeyi bilen insanları görebiliyorsunuz hala. Özellikle babuşkalar yani teyzeler. Sanki 70'lerde 80'lerde kalmış gibiler. Kıyafetleri, davranış ve yaşayış kalıpları dolayısıyla. Zaten Rusya, Moskova veya Petersburg değil sadece. Hatta buralar azınlık. O kadar büyük bir yokluk var ki geri kalan yerlerde Peter Moskova arası tren yolculuğunda bunu anladım. Çok büyük zenginlikte burada fakirlikte...


Nazlı'nın oturduğu ev çok iyi bir mahallede demiştim. 2 tane ev arkadaşı var. Bir Amerikalı ve bir Rusla birlikte kalıyor. Bu evde salon yok. Sadece 3 oda ve banyo mutfak bulunuyor. Kapı direk antreye açılıyor yani. İlk başta bize çok tuhaf gelen bu duruma sonradan alıştık. Aslında hep bu tip evler burada. Hatta Ruslar çoğu zaman her odada 1 aile şeklinde yaşıyorlar. Yani bir evde 3 aile düşünün... Bir odada karı koca ve çocuklar. Nazlı'nın bankada çalıştığı Rus arkadaşlarından bu şekilde ailesiyle yaşayan kızların olduğunu öğreniyoruz üstelik Nazlıdan daha az maaşla çalışıyorlar.





Burada da modern kölelik karşıma çıkıyor. Arabistan da beni delirten sistem eskinin eşitlikçi Sovyet Rusyasında bile var. Çekik Ruslar yani Türkmenler, tatarlar, Azeriler Ortadoğunun Hintli, Nepalli, Filipinlileri gibi. Her tür pis işi yapan horlanan azıcık paraya en çok işi yapan da onlar. Özellikle korsan taksiler genellikle onlardan çıkıyor.



Burada hala alışamadığım taksi olayı bizi gezimizin başından beri çok gerdi. Nazlı burada yaşadığı için çoktan alışmış olsa da biz şaşkınlıkla nazlının taksi çevirip tanımadığı adamlarla yaptığı pazarlığı izliyorduk.

Normal Taksi çok pahalı. Benzin ucuz olsa da bu durum çok şaşırtıcı aslında. O yüzden sokaktaki her araba taksi aslında. Elini kaldırıp bekliyorsun duran arabanın şoförüyle pazarlık yapıyorsun. Bazen anlaşamayıp, beklediğimiz de oldu tabi ki. Biz hep tedirgindik bilmediğimiz adamların arabasına biniyor olmaktan. Neyse ki herhangi bir sorun yaşamadık.
SHAPORIN- Eskiden Nazlı'nın oturduğu binada yaşamış bir besteciymiş
Tren istasyonu

Nazlı'nın oturduğu semtteki evler 




İstasyonlarda özellikle pusuya yatmış gibi bekliyor bu taksiciler. Peter'den dönerken trenimiz her zaman kullanılan istasyondan değil diğerindenmiş. Yarım saat erken gittik diye sevinirken biranda bunu öğrenince ne yapacağımızı şaşırdık. Metroyla kaç dakika sürer taksiyle mi gitsek yoksa demeye kalmadan etrafımızı 3 tane taksici çevirdi. Her biri ikna etmeye çabalıyor. Treni kaçırmamak için mecburen biriyle anlaşıp şehrin diğer ucundaki istasyona gidebildik.



Çok net söylemek istiyorum ki eğer Rusça bilmiyorsanız buraya gelmeyin. Yada büyük zorluk yaşamaya hazır olun. Pek Tur seven biri değilimdir ama buraya turla gelmek en mantıklısı. Yada benim gibi şanslıysanız kardeşiniz burada yaşıyordur ve o sizi gezdirir. :)

İngilizceleri genellikle çok kötü Rusların. İnformation desklerde bile havaalanında dahi 2 kelime İngilizceden sonra hemen Rusçaya geri dönüyorlar. Çok yardımsever olduklarını da söyleyemeyeceğim. Metroda herkes ya uyuyor yada kitap okuyor. Konuşan gülen kimse yok. Bir de öpüşenler var farklı olarak. Ama öpüşmek derken bildiğiniz bademcik ameliyatı bahsettiğim. Yine de kimse bakmıyor onlara da. Sanki görünmezler de bir biz görüyormuşuz gibi biz bakıp duruyoruz onlara, Ruslar ise yanlarından umursamaz bir şekilde geçip gidiyorlar.

Erkekler yere çok tükürüyor ne yazık ki ... Ve çok içiyorlar. Çoğu zamam vodka kokusu duyuluyor. Kapalı alanlarda Sigara içmek de serbest. Evet yanlış duymadınız!! İnanılır gibi değil ama öyle. Restoranlarda güya ayrılmış sigaralı sigarasız diye ama çoğu yerde barlarda özellikle hep sigara dumanı altında oturuluyor.


Geçmişte Türkiye de de yakın zamana kadar durum böyleydi ama şimdi ne kadar uzak ve inanılmaz geliyor o günler...



Hava oldukça geç aydınlanmaya başladı. Şimdilerde 8 buçuk gibi aydınlanıyor ama kışın 10 buçuğa kadar çıkıyormuş bu süre. Her yer zifiri karanlıkken milyonlar kalkıp işe gidiyor ve Karanlıkta işten geliyor.


Moskova da Nazlının oturduğu gibi tarihi evler daha çok merkezde bulunuyor. Bu binaların mimarisi çok güzel. Ama biraz daha dışarı gittikçe bizim de gayet iyi bildiğimiz blok şeklinde uzun ve geniş çirkin evler başlıyor. Tokinin toplu konutları bu binaların yanında mimari harikası desem yeridir. O kadar çirkin bu yapılar. Bunlara Stalin evleri diyorlar. Öyle ki Stalin zamanında baskı o kadar artmış ki Stalin insanlar baskıyı daha fazla hissetsin diye bu evleri yaptırmış ve  Evlerin tavanlarını basık ve bitişik yapılmasını istemiş. Gerçekten iç karartıcı, yokluğu, baskıyı, rejimin ağırlığını hissettiren evler bunlar.



Hava şimdilerde yeni yeni soğuyor. Bizim şansımıza çok soğuk değildi ama yinede bize göre kış havası. Burada içeriler çok sıcak. Dışarısı çok soğuk. Kalın kazağınızla içeride pişiyorsunuz. O yüzden içime nazlının tavsiyesine uyarak t-shirt giydim hep içeri girince restoranlar ve cafelerde istisnasız vestiyer var. Hemen kalın kocaman kabanlardan kurtulup insani bir görünüme kavuşabiliyorsunuz. O yüzden kadınlar genellikle içlerine çok şık elbiseler giyiyor gittikleri yerlerde kabanlarını veya kürklerini çıkarıyorlar.





Kürk deyince aklıma geldi kürk çok popüler burada. Tüm kadınlarda takıntı derecesinde hatta. Çok fazla kürk satan mağaza var o yüzden.






Bunların dışında Türkiye de herkesin Rusya deyince ilk aklına gelen güzel kadın olayı öyle bir paragrafta geçiştirilmez. O yüzden kadınları ayrıca anlatacağım. Sadece şunu söyleyeceğim Güzeller ve bunun farkındalar.

Baylar bayanlar takipte kalınız!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder