Translate

10 Mart 2015 Salı

Cezayir diyince..

Cezayir benim önceden çok fikir sahibi olduğum bir ülke değildi.
Cezayir'i Fas, Tunus, Cezayir tur programlarında 3. ayak gidilecek ülke gibi düşünürdüm hep.
Fransız sömürgesi Kuzey Afrika ülkesi,,
Bir gün belli bir süre burada yaşıyacaksın deseler hayatta inanmazdım.
Giderek daha çok alışıyoruz evimize, havaya, insanlara, başka bir kültüre...

Her gün yeni bir yer keşfediyoruz. "ruz" diyorum çünkü (her zamanki gibi ballıyım yine ) önceden tanıdığım bir arkadaşım da eşi dolayısıyla bizden 20 gün önce geldi buraya .Ve biz, ev arama döneminde birlikte karar verip aynı sitede ev tuttuk. Üstelik oğlu da Lina'dan 2,5 ay büyük. 
Kısacası kafa dengi bir arkadaşın oldu mu yanında dünya keşfetmeye hazır bir oyun alanı oluveriyor :)
İşte bizde her gün farklı bir yere gidip yeni yerler keşfediyoruz Burcuyla. Bebekleri ne yapıyorsunuz derseniz, Pusetlerine attığımız gibi kaldırım çukur trafik demeden dolaşıyoruz derim :) 
Kaldığımız sitenin dışardan görünüşü 
Lina çoktan alıştı hatta açık hava o kadar iyi geldi ki gündüz 40 dakikadan uzun uyumayan çocuk 2 saat uyku uyuyor. :)

En büyük sorun kaldırımlar Türkiye'yi aratır cinsten. Siz anlayın artık nasıl fena bir yapılaşmadan söz ettiğimi. Rampayı filan geçtim her bir kaldırım boyu en az 40 cm. Bebek arabasını kaldırıp indirmekten kas yaptım diyebilirim. Burada belirtmeden geçemeyeceğim Cezayirli erkekler çok yardımsever ve kibar. Azıcık zorlandığımızı gören herkes hemen gelip puseti kaldırıp yardımcı olmaya çalışıyor. Zaten bebekli olmanın avantajlarını yaşıyoruz sokakta. Belki yalnız iki kadın geziyor olsaydık rahatsız olacağımız durumlar yaşardık.

En büyük engelimiz şu an için dil ne yazık ki :( Fransızca ve çoğunlukla da Arapça dışında İngilizce konuşan,onu bırakın İngilizce anlayan birini gördüğümüz zaman, boynuna atlayıp öpesimiz geliyor:)
Zamanla Fransızca öğrenmeyi çok istiyorum ama tüm gün Linayla bunu nasıl başarırım henüz bilmiyorum..

Genel olarak eğitimli ve zengin kesim Fransızca biliyor ve konuşuyor Fransızca bilmeyen sadece Arapça konuşanlar daha çok yerel halk veya köylüler. Fransızlara karşı öfkeliler zamanında yaptıkları zulümden, katliamdan ötürü. Ama bunun yanında  Fransızlara özenme durumu da mevcut.

Trafik burada inanılmaz kötü. Trafik ışığı diye bir şey yok. Sadece polisler var trafiği onlar düzenliyor. Ama iş çıkışı saatlerinde, Perşembe ve cumaları felaket bir trafik oluyor. Ama beni şaşırtan o kadar trafik olmasına rağmen bu kadar sakin kalmaları. Hiç aceleleri yokmuş gibi, sinirlenmeden araba kullanıyorlar. Az gelişmiş ülkelerde alışık olduğumuz sürekli kornaya basma durumu da yok üstelik.

Trafiğin bu kadar karmaşık olması nedeniyle expatların çoğunlukla şöforü var. Gün içinde ben Linayla bir yere gideceksem şoför gelip bizi alıyor gideceğimiz yere götürüyor. Ama şunu söylemeliyim ki bu söfor olayına pek alıştığımı söyliyemicem. Kendi arabamız olsa kesinlikle daha rahat olurduk. Şoför tutmak çok ucuz. taksiler pek güvenli değil. Geçenlerde burada uzun zamandır yaşayan bir kadından güvenilir bir taksicinin numarasını aldık. Elimizde bulunsun diye. 
Şoför olayı iyi hoş ama hemen bir yere gitme özgürlüğünün olmaması sıkıntılı bir durum. Araba kullanmaya alışık olan biri için zor bir şey..

Çok fazla kadın şöför var aslında ama trafik çok kötü ve karışık olduğu için burada araba kullanmak cesaret ister.

Trafik genellikle taşıt odaklı tahmin edersiniz. Zaten yaya trafiği öyle fazla değil.
Sokaklarda çoğunlukla erkekler var. Kadınlar daha az.
Kadınlar muhafazakar giyiniyorlar. Kapalı olanlar çoğunlukta. Ama farklı bir tesettür anlayışları var. Çoğunluğu özellikle gençler aynı bizim gibi kot, t shirt vs. giyip sadece başlarını kapatıyorlar. Tırnakları ojeli,yüzleri oldukça makyajlı. Yani buradaki Arap kadınları da baya süslüler. Ama süslü modern giyimli kadınları da bazı yerlerde görmek mümkün.

Çalışan kadın sayısı tahminimden fazla. Daha ülkeye girerken bile dikkatimi çekti, pasaport memurlarının bile kadın olması. Kadınlar daha çalışkan ve güçlü bir görünüm çizdiler bu zamana kadar benim gözümde. 

Bunun dışında dikkatimi çeken ve bize çok komik gelen bir konu da duvar diplerinde sokaklarda erkeklerin grup halinde toplanıp durmaları. İşsiz sayısı o kadar fazla ki boş gezen, işi gücü olmayan bu adamlar sokak ortasında durup, gelen geçeni izleyip muhabbet ediyorlar.

Petrol ve doğal gaz çok ucuz. Ama gelin görün ki halk çok fakir. Devlet halkına inanılmaz bir zulüm uyguluyor. Gayri safi milli hasılası fazla veren nadir ülkelerden biri olmasına rağmen hemde..
Halkın sesini öyle bir kapatmışlar ki kimse şikayet de etmiyor. Uzunca bir süre, terörle uğraştıkları için, yeni yeni palazlanmaya fırsat bulmuşlar. Bence bir 10 sene sonra Cezayir çok daha farklı bir görünüme kavuşacak. O kadar gelişmeye açık ki , burada ne iş yapsan tutar desem abartmış olmam herhalde.
Giyim, inşaat, hizmet sektörleri hızlı büyüme potansiyeline sahip çünkü talep inanılmaz fazla ama talebi karşılamada çok yetersiz kalıyorlar.
evimizin olduğu cadde 

Her yerde Türk markları var. Gıda, mobilya ve inşaat en çok dikkatimi çekenler. Hatta bir yerde "lüks Türk Mobilyaları" diye bir tabela gördüm..
İnşaat sektörü zaten nerdeyse sırf Türk firmaların elinde tahmin edersiniz.

Burada 100 dinar aşağı yukarı 1 dolar. Temizlik malzemeleri pahalı. Pasta şekerleme, tatlı, kahve çok ucuz.
Siyah çay her markette bulunmuyor. Yeşil çaydan ise en ufak markette bile en az 10 farklı çeşit ve markadan bulmak mümkün.

Genel olarak anlatmak istedim. Bir daha ki yazımda keşfettiğimiz yerleri yazıcam. Hele bir park var ki burada muhteşem.. ama sırayla ve yavaş yavaş.. vaktim oldukça yazabiliyorum..
Stay tuned :)




7 Mart 2015 Cumartesi

Bonjour :)

Yeniden  merhaba 
Bu merhaba Cezayir’den .. 
Gelişimiz o kadar hızlı oldu ki ha gittik ha gideceğiz derken bir gün önce kesinleşp apar topar haftalardır açık duran valizleri bir günde toparlayarak çıktık yola.





Geleli 1 haftayı geçti ancak yazabiliyorum. Tabi bunda full time anneliğin etkisi büyük takdir edersiniz ki..
Biz gelmeden Oben burada ev tutmuştu. Yani geldiğimizde eşyalarıyla bizi bekleyen bir evimiz vardı zaten aksi bebekle çok zor olurdu. Ama ev ihtiyaç o kadar çok ki hala eksiklerimiz var ve zaman buldukça dışarı çıkıp halletmeye çalışıyoruz. Lina’ya gelir gelmez bir yatak ve mama sandalyesi alıp onun en azından alışık olduğu şekilde uyumasını ve yemesini sağlamaya çalıştık ki benim için en önemlisi düzenini bir an önce eskisi gibi ayarlamaktı. Ancak bebekler bizden daha hassaslar ve resmen her değişikliği sonuna kadar hissediyorlar. Kalabalığa alışık olan çocuk bir anda sadece anne ve babasıyla kalınca şaşırdı tabi. 1 haftadır inanılmaz huysuz ve huzursuz. Gece uykuları da bozuldu gece birkaç defa ağlayarak uyanıyor. Zamanla düzeleceğini umuyorum. Neyse ki artık eve alıştı ilk günler etrafa Nurella gibi bakınıp, ne biçim ev modunda takılıyordu. 
yeni evimizden bir kare 
Biz buraya gelmeden Oben ev bakarken biraz araştırma yaptık Cezayir’in iyi semtlerini araştırdık. Expatların yoğun yaşadığı yerlere, siteler e baktık. Bizim oturduğumuz bölge de sitede böyle. Birkaç tane daha bu tarz site bulunuyordu ama burayı tercih etmemizdeki en büyük neden, etrafının çarşı diyebileceğimiz şekilde çevrelenmiş bir mahallede olması. Esnafın bol olduğu bebek mağazalarının market ve bakkalların olduğu (evet burda bakkallar çok) bir semt olmasıydı. Siteden çıkıp, birkaç km yürümemize imkan olması büyük kolaylık gerçekten. Biz cherega da oturuyoruz. Ve kaldığımız site güvenlikli buraya göre biraz daha lüks sayılabilecek olanaklara sahip ve sadece birkaç ay önce yapımı tamamlandığı için evler yepyeni. Bu da burada çok sık rastlamadığınız bir şey. Arabayla giderken gördüğüm evler, apartmanlar o kadar eski ki, öyle binalarda otursak temizlik ve tesisatla ilgili çok problem yaşayabilirdik.
Çocuğunuz olunca hayata farklı bakmaya başlıyorsunuz. Hatta ev bile gözünüzde farklı bir anlam kazanıyor. Bizde her şeyden önce burada attığımız her adımda Lina’yı düşünerek seçim yapmaya çalıştık. Sitede çocuk bahçesinin olması ve bütün gün evde Oben olmadan kalacağımız için olabildiğince güvenli olması ilk koşullarımızdı.  Şimdilik evimizden gayet memnunuz.
Semt olarak Dely İbrahim, Cherega, Hydra gibi semtler daha nezih ve yabancıların çok olduğu semtler.  Buralarda sokakta kadın olarak yalnız yürüseniz de kimse sizi rahatsız etmiyor. Diğer yerleri henüz görme fırsatım olmadı. Burada 1 haftadır her gün dışarı çıktık. Lina’yı pusetine koyup markete , eczaneye ıvır zıvır almaya her şeyi bahane edip her fırsatta dışarı attık kendimizi. Hiç rahatsız olacağımız bir durum olmadı. Sadece bunu belirtmem lazım yabancı olduğumuz giyimimizden ve tipimizden belli olduğu için büyük ihtimal herkesin bize bakması dışında rahatsız olunacak bir durum olmadı.
balkon manzaramız 
Gelelim diğer konulara, bebek eşyaları konusunda ben tedbirli gelmiştim ama alt açma bezi dışında her şeyi marketlerde bulmak mümkün. Chicco’nun her ürünü her yerde satılıyor, üstelik %30-40 daha ucuz. Bebek mamaları da öyle %40 daha ucuz Türkiye’ye göre.
Sonra Çilek mobilya var. Bebek gereçleri, oyuncakları konusunda da oldukça fazla seçenek var ama oyuncaklar Türkiyeye göre biraz daha pahalı.

Market alışverişi üç aşağı beş yukarı aynı diyeblirim . Şu ana kadar bir tane Fransız pastanesi bulduk. Evin karşısında dışarıdan nispeten diğer yerlere göre daha düzgün gözüküyordu. Croissantları ve macaronları çok lezzetliydi. Bir gün gidip yukarıdaki oturma yerinde oturalım dedik ama tam bir hayal kırıklığı oldu. Burada cafe restoran kültürü hiç gelişmemiş. Düşünün koca şehirde sadece bir tane alışveriş merkezi var. Kapitalizm daha buralara pek uğramamış yani.
Birkaç tane uluslararası otel  var onların restoranları güzel ve şık. Gün geçtikçe yeni bir yer keşfediyoruz yemek içmek anlamında.
 Kısacası sosyal anlamda yapılacak şey çok az. Şehir şaşırtıcı şekilde yemyeşil. Çöl çok iç taraflarda kalıyor. Burası akdeniz ikliminin etkisinde. Geldiğimiz gün dışında hava 20 derece civarındaydı. Ama yağmur da başladı mı birkaç gün sürüyor. Fırtına ve yağmur kışın buradan eksik olmuyormuş.

Bakalım bizi neler bekliyor. Keşfettikçe yazmaya devam :)