Uzun zamandır yazmak
istiyordum. Son tatilimizi.
Şaka maka üstünden 2 ay
geçti ne yazmak geldi içimden ne de vakit oldu aslında
Bloğumu çok boşladım son
zamanlarda biliyorum.
Ama işte geri döndümJ
Öncelikle Eylül sonu Ekim
başı gibi yazın bir türlü işlerden güçlerden fırsat bulup yapamadığımız (yazar
burada eşinin işine gönderme yapıyor) planlayıp da son dakikada iptal ettiğimiz
ve benim çokça içimde patlayan tatilimizi yapmaya fırsatımız oldu.
Öncelikle Ağustos sonu
Alger’e dönmüştük ve buradan bir yerlere uçmamız gerekiyordu. Ve aklımızda olan
deniz tatili yapmaktı.
Eylül sonundaki Kurban
bayramı tatiline Oben’in bir haftalık iznini de eklediğimizde şahane bir 10
günümüz oluverdi. Tek sıkıntımız ise buradan Shengene başvurmanın adeta Avrupa’ya
mülteci başvurusu yapıyormuş muamelesi görmeyle eş anlamlı olmasıydı. Ama
şansımızı denemeye karar verdik. İyi ki de öyle yapmışız. 3 saatlik başvuru
çilesi sonucunda Ufak bir yardımla da olsa 5 gün içinde 6 aylık vizemiz bayramdan 1 gün önce
son dakikada hazırdı. (bknz: 2 son dakika insanı evlenirse)
10 günümüz ve Shengenimiz
vardı ama havalar çok kötü gidiyordu.
Hatta hatırlarsınız
kurbanda bodrumu sel bastı. Tüm tatilciler kötü havalardan nasibini almıştı.
Biz kurban bayramının son
günü yola çıkacaktık. Bayramın 2 gününü bir anda Ghost town haline gelmiş olan
Alger’de geçirdik. Bir de belirtmem lazım bizim burada tatil günleri farklı
olduğu için bayram tatilleri de aynı uzunlukta olmayabiliyor.
Barcelona konusunda Oben’le
hemfikir olarak uçak ve otel rezervasyonlarını yaptık. Tatilin 2. Aşaması olan
deniz tatili kısmına gelince Majorca’nın denizi ve Barcelona’ya yakınlığı
dolayısıyla orayı düşünüyorduk. Tam uçak biletlerini alalım derken Oben durdu
ve hava durumuna baksana bi ne olur ne olmaz dedi J
Ve işte tüm yolculuğu
değiştiren cümle
Tüm hafta 20-22 derece
yağmurlu bir Majorca…
Sonrasında kafa
patlatmaca ..
Linayla uzun uçak
yolculuğunu göze alamıyorduk. Yakınlarda ise gidebileceğimiz havanın sıcak
olduğu çok fazla seçenek kalmıyordu.
Sonra aklımıza Kanarya
adaları geldi. Fas’ın güney batısında Atlantik’teki Afrika asıllı İspanyol adalar
topluluğu…
Barcelona’dan sadece 3
buçuk saat uçuş mesafesindeydi. Çok sık uçuş vardı ve hatta fiyatlarda gayet
uygundu. Hava durumuna baktık hemen. Daha iyi olamazdı. 32-35 derece arasında
full güneşli.
Şahane..
Zaten hep görmek isterdim…
Ve işte bir gezinin
planlama kısmı en az gezinin kendisi kadar heyecan verir ya işte öyle
heyecanla, kafa patlatarak, orası mı burası mı diye düşüne düşüne karar verip bir
anda aldığımız biletlerimizle başladı yolculuğumuz tam 1 hafta sonra…

Barcelona kısmını ayrı
bir postta yazacağım. Düşündüm de Barcelona ile ilgili dünya kadar blog ve
kaynak var internette.
Kanarya adaları ise Türklere çok yabancı bir yer. Bize
çok uzak kalıyor belki de yakınlarda daha kolay gidilebilecek bir sürü yer
varken taa Kanarya adalarına gitmiyoruz.
İşte bu nedenle bize çok
çekici geldi sanırım. Bambaşka bir dünya, Türklerin izine dahi rastlamadığımız
dünyada gördüğüm ilk yer.
Yolculuğumuz boyunca hep
bir yerden Türkçe duyucaz, veya bir yerde şaşırıp bir Türk’le karşılaşacağız
diye diye geçti ama 6 gün boyunca bir tane bile Türk görmeden, Türk restoranına
rastlamadan döndük.
Barcelonadan Las palmas’a uçtuk. Biz uygun fiyatlarından dolayı Vueling
airlines ve Iberia havayollarını tercih ettik. Ama Ryan air gibi ucuz charter
havayollarının yanısıra bir çok Avrupa havayolu da uçuyor.
Adaya varır varmaz
tatil ve rahatlık sizi karşılıyor. O enerjiyi hissediyorsunuz. Otobüslerle tüm
adayı dolaşabilirsiniz. Her yere 10- 15 dk da bir otobüs var. Ada çok büyük
değil 3 saatte etrafını dolaşmak mümkün. Adaya iner inmez inanılmaz bir Alman
ve İngiliz turist popülasyonu göze çarpıyor. Hala EU sınırları içinde olsakta
coğrafi açıdan AFRİKA topraklarındayız. İspanyolca konuşuluyor ama İngilizce ve
Almanca da çokça duyuluyor.
Ve işte ilk dikkatimi
çeken sanki Güney Amerika’ya sadece coğrafi olarak yaklaşmamışız aynı zamanda
mimari, yaşam tarzı ve görünüş olarak da yaklaşmışız gibi..
Güney Amerika’ya göz
kırparken EU disiplinini Afrika topraklarında oluşturmuşlar sanki..
7 Adanın hepsi volkanik. Las palmas oldukça dağlık ve bir kısmı çölden oluşuyor. Okyanus ikliminde olması nedeniyle sıcaklık yıl boyu turizme elverişli. Ama asıl yüksek sezonu Ekimden sonra Kasım, Aralık gibi başlıyor. Avrupa’nın hiçbir yerinde denize girilemeyecek dönemde Kasım ve Aralıkta Christmasta sıcak kaçış noktası.

Biz Adanın güney batısında Puerto de Mogan da kaldık. Zaten genellikle Güneydeki oteller sıcaklık dolayısıyla daha çok tercih ediliyormuş.

İnternette otel ararken özellikle çocukla rahat edebileceğimiz tarzda otellere baktık. Aldığı olumlu yorumlar ve özellikle çocuk dostu uygulamalarıyla karar verdiğimiz otelimizden o kadar memnun kaldık o kadar hoşumuza gitti ki dönüşte şahane bir feedback yazdık ve aramızda hala tekrar mı gitsek acaba diye konuşuyoruz.
Öncelikle söylemem lazım ki
Kanarya adalarının coğrafi açıdan inanılmaz denecek ve anlatılacak kadar bir
esprisi yok. Buranın tüm olayı otellerin, servis kalitesinin mükemmelliği ve
turizmde gelmiş oldukları nokta bence. Gay otellerinden, adult only konsept
otellere, golf resortlardan, çıplaklar kampına, yaşlılara özel otellerden, aile
ve çocuk dostu otellere kadar, ne ararsanız çok kaliteli, ve lüks içinde
bulabilir ve muhteşem bir tatil geçirebilirsiniz. Üstelik Antalya’da o kalite de ödeyeceğiniz fiyatın
yarısına. Şimdi düşüyorum da çok uygun fiyatlara gelip tatil yapıyorlar diye
söylendiğimiz İngilizler, Almanlar emin olun o uygun fiyatlara geliyorlar.
Bu tatile çocuksuz bir çift olarak gitseydik veya 10 gün kalsaydık otelden çıkıp Tenerife’yi de görmeye gidebilirdik belki. Ama şu kadarını söyleyeyim keyfimiz otelde o kadar yerindeydi ki çocukla o sıcakta dışarı çıkıp gezmeye çok açık söyleyeyim üşendik.
Las palmas merkez ve kaldığımız bölge olan Puerto Mogan dışında bir yeri görmedik evet.
Pişman mıyız: Hayır!!
Ama siz giderseniz Mas Palomas’a gidin örneğin. Çölün denizle buluştuğu yerde bir denize girin derim.
Ayrıca Kristof Colomb’un Amerikayı keşfetmeden önce bu adalarda dinlendiği ve konakladığı evde görülebilir. Bir doğal park ve balinalarla yüzmek isterseniz bir akvaryum da gezi listenizde olabilir. Bunların dışında İspanyol etkisine sahip sokaklarda güzel vakit geçirebilirsiniz.
Çocuklu tatil kısmına gelince Lina inanılmaz mutluydu. Barcelona da mutluluktan delirdi. Babasıyla 7/24 birlikte olduğu için sanırım. Sonra nezle oldu. Tam da deniz tatili başlayacakken hem de. Gider gitmez bir ilaç aldık ve daha kötüye gitmemesi için dua ettik. Ve gerçekte de hava çok güzel olduğu ve su sıcaklığı da tam ayarında olduğu için sanırım 2 güne düzeldi sonra aslında diş çıkarmakta olduğunu fark ettik ve Lina açlık grevine başladı J



O muhteşem açık büfeden mütevellit biz 2’şer kilo alıp geri döndük ama canım kızım formunu korumayı başardı. Azı dişleri de tatilin son günü patladı. Ama asıl ilginç olan Lina’nın iştahsızlığı dışında tatil boyunca başka hiçbir olumsuz belirti göstermemiş olmasıydı. Uykuları gün içinde çok yorulduğu için sanırım çok iyiydi. Huysuzluk dahi yapmadı diyebilirim.
Ve bizim için büyük insanlık için ufak bir keşif…
Bir application
keşfettik.
Daha doğrusu Orada
tanıştığımız İngiliz bir çiftten öğrendik.
2 farklı telefona
yüklüyorsun ve bir çocuk monitörün oluveriyor. Ve normal monitörlerden farkı
internetle çalışıyor. Yani ne kadar uzağa gidersen git. İnternetin çektiği yere
kadar uzaklaşabiliyorsun. Lina gibi gece yatınca uzun süre uyanmayan çocuklarda
çok işe yarayabilir.
Kaldığımız Otel Ormanın
içinde çok geniş bir alanı kapsıyordu.
Lina uyuduktan sonra odamızın bahçesinde takılıyorduk önceleri. Bu
uygulamayı keşfedince 2 gece de olsa dışarı çıktık. Otel içinde wifi olduğu
için yürüyüş yaptık, otelin barında takıldık. Lina da zaten hiç uyanmadı.
Sıkıntı olmadı. Ama bu özgürlüğün hele ki tatilde, bizim için ne ifade ettiğini
anlamışsınızdır.
Otelde çok fazla yaşlı ve
bizim gibi okul öncesi yaşlarda çocuğu olan aile vardı. Okulların açıldığı
dönem olması nedeniyle yaşlıların daha fazla tercih ettikleri bir sezona denk
geldik. Önce huzurevi esprileri döndü aramızda ama sonra iyi ki buraya geldik
dedik birkaç kez.
Birkaç farklı çiftle tanıştık. Lina’nın yaşıtı çok fazla çocuk vardı. Yemekte, havuzda, denizde bu hep avantaj oldu. 2. Günden sonra bizde anne ve babalar sohbeti ilerlettik.
Oteldeki yaşlı nufusa gelince bakıp bakıp dua ettik. Niye biliyor musunuz? yaşlanınca bizde böyle olalım diye. 80 yaşında olup hala inanılmaz bakımlı şık, sağlıklı görünen o insanların akşam olduğunda şıkır şıkır giyinip karı koca restoranda şaraplarını yudumlayarak karşılıklı sohbet ederek yemek yemelerini gıpta ederek izledik. Yemek yeme olayı, bizim Türkiye'de çokça görmeye alışık olduğumuz açık büfeden tabağı doldurup yarım saat içinde yiyip masanın içine ederek kalkıp gitmek şeklinde gerçekleşen bir eylemden çok yukarıda anlattığım gibi zerafet ve keyif içinde cereyan ediyordu. Lina sayesinde bir kaç tane amca ve teyzeyle de sohbetimiz oldu :)
Anlatmadan geçemeyeceğim bir şey daha var. Bizim tatillerimiz hep Lina’nın
babasıyla normalde çok vakit geçirememesi nedeniyle babasına yapışık geçiyor. Ben
tahmin edersiniz bu durumdan hiç rahatsız değilim J
Sevgilimde sağolsun hiç şikayet etmiyor veya
kaytarayım biraz da ben tembellik edeyim demiyor. Bu tatili en çok sevgilim hak
etmişti. Biz Lina'yla Türkiye de 2 ay tatil yaparken o tüm yaz çalıştı. Ama Lina
bu tatilde işin suyunu çıkararak Oben’e hiç nefes aldırmadı J
Sonra dikkatimizi çekti. Tüm çocuklarla babalar ilgileniyordu. Bu durum bize özgü değildi yani.
Sonra çocuk havuzunda
annelerin şezlongda kitap okuyup arada sırada foto çektiği, babaların
çocuklarla havuzda olduğu bir manzaranın içinde bulduk kendimizi. Ben kendi
alemimde keyifle güneşlenirken birde ne göreyim. Sevgilim ve Lina çoktan
kendilerine arkadaş bulmuşlar. Babalar muhabbetin derinliklerindeyken Lina’da
yeni arkadaşıyla havuz oyuncaklarını paylaşıyordu J

Yemeklerden bahsedeyim son olarak. Zaten İspanya da yemek konusu ayrı bir post açtıracak kadar başarılı. Kanarya adalarının geri kalanı nasıldı bilmiyorum ama otelde yemek yemek başlı başına bir keyifti bizim için. Çok fazla çeşit olması her zaman lezzetli yemekler yiyebileceğiniz anlamına gelmiyor çoğu zaman Türkiye de bile. Bende o yüzden beklentilerimi gayet düşük tutmuştum ama bir nevi gurme tatili yaptık desem yalan olmaz sanırım.
Bundan sonrasını bence fotoğraflar anlatsın ben susayım J
Son söz: Bence en güzel
tatil sevdiklerin yanındayken mütamadiyen ne yesem diye düşündüğün, kafanın hep
iyi olduğu, saçlarında ve teninde deniz kokusuyla dolaştığın, umarsızca öğlen
uykularına yattığın, yine çok yedik ve yine çok yattık yea şeklinde geçen
cümlelerden ibaret olan ve hatırladıkça yüzünde aptal gülümsemelere yol açan
tatildir. HERKESE BÖYLE TATİLLER DİLERİM EFENDİM…

