Translate

yolculuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yolculuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Mart 2013 Salı

Maymunlar ve Cidde dönüşü


Cidde’den dönüşümüzde hayatımın en ilginç yolculuğunu yaptım diyebilirim. Cidde-Mekke-Riyad arasında Taif şehrinden geçtik. Burası maymunlarıyla ünlü bir yer. Vahşi kırmızı popolu yüzlerce maymun burada yaşıyor. Yolda giderken de arabayla durup maymunları beslemeniz veya fotoğraf çektirmeniz mümkün. Ancak çantanızı ve arabanızın camlarını kapalı tutsanız iyi olur çünkü ne bulurlarsa elinizden kapıp kaçmaları an meselesi. Maymunları görünce durup arabayı sağa çekip birkaç fotoğraf çekmek istedik. Durmamızla maymunların Yemek için grup halinde yanımıza gelmeleri bir oldu. Hatta Birkaç tanesi arabanın üzerine bile çıktı. Ben cesaretsizce, elimi uzatıp çerez verip vermeme konusunda kararsızdım ki, arkadaşımızın elinden uslu uslu fıstık yiyen maymun bir anda koca çerez paketini kaptığı gibi karşıdaki tepeye tırmanmıştı bile. Bu benim sadece uzaktan bakma kararımın çok daha mantıklı olduğunu da kanıtlamış oldu. Birkaç tane aynı karede fotoğraf çektirdik ki, yetti de arttı bile…


arabamızın üstüne çıkıp sonrada elimizden çerez paketini kapıp kaçan maymun bu arkadaş işte :)

                                            görülüceği üzere oldukça tırsmış duruyorum. :)





Mekke ve Arafat da aynı şekilde çok ilginçti. Bu topraklardaki o yüz bin yıllık geçmiş, yaşanan savaşlar, sanki her yere sinmiş. Bu enerjiyi hissediyorsunuz. Hep anlattım burası küçük Amerika adeta diye. İşte dönüş yolunda Mekke’den geçerken aslında Arabistan’ın diğer yüzünü gördüm diyebilirim. Daha fakir, daha Ortadoğulu, daha şaşırtıcı… Estetiğin zaten Araplar için çok önemli bir olgu olduğunu düşünmüyordum ama buraları görünce estetik algısının tamamen yok olduğunu gördüm. Araplar için estetikten çok gösteriş daha önemli gibi geliyor bana. O yüzden abartıyı ve şatafatı seviyorlar.







İşin ilginç yanı evlerinde arabalarında o kadar paralar harcıyor ve en lüksünü yaptırıyorlarken konu dış görünüşe geldiğinde umurlarında olmuyor. Her şey o kadar içe dönük ve izole ki evlerinin içi belki altın kaplama ama dışarıdan baktığınızda gördüğünüz genellikle sarı renk taştan duvarlarla çevrili sadece damları gözüken evler. Aynı şekilde kadınlarında dışına baktığımızda simsiyah kara çarşaflarıyla gezmelerine aldanmamak gerek. Gördüğüm ve gözlemlediğim kadarıyla iç dünyaları da bir o kadar renkli. O kadar kıyafeti ve iç çamaşırını sadece evde giymek için nasıl alabildiklerine ise bir türlü akıl sır erdiremedim. Fantezinin de bir sınırı olmalı değil mi ? 
Son olarak bu konuyla alakalı bir şey daha söylemek istiyorum. Bir alışveriş merkezinde bir katı sadece abiye kıyafetlere ayırmışlardı. Orada gördüklerim abiye ise ben bugüne kadar hiç abiye görmedim ve bilmiyorum demek istiyorum. O kadar ki, her yeri dekolte, her tarafı işli boncuklu çok abartılı modellerin yanında çok güzel ve değişik modellerde vardı. Bizim moda tasarımcılarının veya abiye satan mağaza sahiplerinin gidip oraları dolaşmaları tavsiye edilir. Üstelik çok değişik olmasının yanında fiyatları da Türkiye’dekinin yarı fiyatı.
 Arabistan bana anlatacak çok hikaye verdi. Ve tahmin ettiğimden çok daha güzel vakit geçirdim. Kocamı bırakmak ve bu farklı kültürle vedalaşmak kolay olmadı aslında. Şaşırtıcı olsa da Ankara’ya geldiğimde her şeyi garipsemem ve orayı içten içe özlemem de bundan sanırım. Şimdi abayam olmadan dışarı çıkmak, etekli adamlar görmemek garip geliyor ve çarşafla gezen kadınlara şaşkınlıkla bakmaktan kendimi alamıyorum. Orada mecburiyetten giyilen abayayı burada kendi isteğiyle giyenlere gülümsemeden ve empati kurmaktan kendimi alamıyorum.

12 Mart 2013 Salı

Gecikmeli Cidde yazım ve eve dönüş...


Çarşamba günü Cidde’ye doğru yola çıktık. Yol 1000 km olmasına rağmen yolların dümdüz, adeta uçak pisti kıvamında olması oldukça hızlı yolculuk etmeyi sağlıyor. Bizde hiç yorulmadan Cidde’ye vardık. Gitmeden önce, herkes Cidde’nin Çok modern bir şehir olduğundan bahsediyordu.  Kızıldeniz kıyısında olması nedeniyle de dalış ve su sporları bakımından inanması güç gibi gelse de dünyada sayılı yerlerden biri. Kızıldeniz zaten mercan kayaları ve yüz binlerce farklı çeşit balığın bulunduğu çok verimli ve zengin bir deniz.
Kızıldeniz denince, Küçüklüğümden beri hep düşünürdüm,  … Bana çok uzak ve ulaşılmaz gelirdi. Hani Akdeniz veya Ege gibi değildi orası. Okyanus bile öyle uzak ve çekici gelmedi bana.  Oysa Kızıldenizin ismi bile farklıydı, acaba gerçekten kızılımsı mıydı diye düşünürdüm.
Cidde ye giderken hep bu düşünceler vardı kafamda. İnsan hep düşünüp hayal ettiği şeyler gerçekleşeceği zaman bir şaşkınlık duyar ya. Boşluk hissi… İşte bende hayatı n bana sunduklarına ve karşıma çıkan tesadüflere bazen inanamıyorum. Tanrının planını bazen anlarsınız yada anladığınızı sanırsınız. Size göz kırptığını hissedersiniz. O anda hissettiğiniz duygu işte tarif ettiğim. Sevinç, şaşkınlık, inanamama, mutluluk, heyecan belki de biraz korku ve endişe…
O anlarda bir boşluk hissiyatı oluşuyor ta ki hayalim neyse onu yaşayıncaya kadar. Herneyse…
İşte bende sonunda merakımı giderdim, hayalini kurduğum Kızıldeniz’le buluştuk.  En büyük korkum Kızıldeniz’e uzaktan bakmak zorunda kalmaktı. Dibine kadar gidip denize girememek büyük bir hayal kırıklığı olacaktı. Ancak dersime çok iyi çalıştım, araştırdım.








Cidde de birçok plaj var. Ancak halk plajlarında kadınlar ve erkekler birlikte yüzemiyorlar.  Bazı otellerin de yine özel plajları bulunuyor ama buralarda da bazılarında birlikte yüzebilirken bazılarında yüzemiyorsunuz. Baya bir araştırma yaptıktan sonra birkaç plaj ismi ile sabah yola çıktık.  Bu plajlar compoundlar gibi askerler tarafından korunmuyor. Yani devlet koruması altında değil. Bazıları o kadar ünlü ki internette fotoğrafları da var. Ama aslında büyük bir gizlilik içindeler. Yerleri çok belirgin değil. Tabelaları filan yok örneğin. Yerini sora ,sora zar zor bulduk. Dışarıdan baktığınızda büyük duvarları olan özel bir mülke giriyormuş gibi hissediyorsunuz. İlk güvenlik, duvarların ardına geçmek için. Burada arabanızı park ediyorsunuz ve kadınlar arabadan kıyafetleriyle, abayaları olmadan iniyorlar. 2. Güvenlikli kapıya geliyorsunuz buradan da geçerseniz artık plajdasınız,  zaten bu duvarın ardından yabancı müzik sesleri gelmeye başlıyor.
Ve pasaportumuzu gösteriyoruz, Suud olmadığımızı ispat edince o kapı açılıyor ve biz kendimizi bir anda sanki, Suudi Arabistanda değilde güney Amerika sahillerinden birindeymiş gibi hissetmeye başlıyoruz.  Amerikalı ve Avrupalılar çoğunlukta. Cidde de yaşayan expatların çoğu hafta sonlarını bu plajlarda geçiriyor. Plajda Amerikalı bir kadınla tanıştım. Cidde deki bir Amerikan okulunda İngilizce öğretmeniymiş. Riyad’daki okulların daha çok para verdiğini ama hafta sonları buraya gelerek Arabistan’da yaşadığını unuttuğunu ve bunun her şeye değdiğini söyledi. Haksızda sayılmaz bence.
Turkuaz renkte bir su, beyaz kumlar ve kışın ortasında yaz yaşama lüksünü sindirememiş bünyem bir de bu manzarayı görünce baya bir afalladı. Kendimizi hemen serin sulara bıraktık ve tüm gün deniz, kum, güneş üçlüsünün tadını çıkardık.
Türkiye’de hala gri kapalı ve soğuk havayı düşünüp, Arabistan’da bulduğumuz bu vaha için şükretmeyi ihmal etmedik.  
Kurallar o kadar işlemiş ki içimize, sevgilimle otururken orada bile birbirimizin elini tutmaya çekindiğimizi fark ettik. Evet bikinimle kocamın yanında oturuyordum. Etrafımız kadınlı erkekli gruplarla dolu bir plajda, kimsenin kimseye bakmadığı gayet medeni bir ortamdaydık. Ama Arabistan’da yaşamak her an kontrollü olmayı, dikkatli davranmayı, sokakta, arabada fazla dikkat çekmemeyi hatta, kendi karınla, kocanla bile mesafeli durmayı beraberinde getiriyor. Biz bunu o kadar benimsemişiz ki rahatlamamız oldukça zaman aldı.
Cidde bizi şaşırtmayı akşam da sürdürdü. Yemek yemek için bir yerler arıyorduk. Bir Meksika restoranına gitmeye karar verdik. Normalde Riyad da namaz saatlerine hep dikkat ediyoruz ama biz etmesek bile zaten hayat tamamen durduğu için her şeyi ona göre ayarlamak zorunda kalıyoruz. Cidde de namaz saatini biz unuttuk ama tüm Cidde de sanki bizimle unutmuş gibiydi.  Yemeğimiz namaz yüzünden bölünmedi, Girdiğimiz lokanta da family section perdelerle ayrılmamıştı. Gayet normal açık yan yana masalar hatta pencere kenarında olmak üzere konumlandırılmıştı. İçerde herkes kadın, erkek yemek yiyordu ve kadınların çoğunun başı açıktı.  Arap kadınlarının çoğunun peçesiz oluşu, Sokakta, restoranda çoğunlukla yüzü görünen kadınları görmek bünyelerimizde baya bir şaşkınlığa sebep oldu. Biraz Suudi kadınların nasıl göründükleri hakkında da fikir edinmiş oldum. 
sanayiinin en çok geliştiği Şehir 

büyük camlı modern binalar...



denizin üstünde bir camii

deniz kenarında oturduk daha ne olsun...





Ünlü Kral Fahd Fıskıyesi- dünyanın en yüksek fıkıyesi


Kısacası Cidde’ye bayıldık. Sadece deniz için bile görülmeye değer diyorum. Bu sefer fazla kalamadık o yüzden dalış için bir daha ki sefere diyerek aklımızı ve kalbimizi bırakarak evimize geri döndük. Bu satırları havaalanında yazıyorum. Türkiye’ye, Eve dönüyorum. Aslında ev kavramım oldukça karıştı bugünlerde. “Ev kalbinin olduğu yerdir “ derler… Benim kalbim Arabistan da kaldı.  
Evimizi yeniden yuva yapmaya gidiyorum. Sevgilim gelene kadar hazırlamam lazım. O yüzden, Herkese içinde, kalplerin birlikte attığı “evler” diliyorum. 


P.S. yazacak ve anlatacak daha çok şey var. Sanırım bir süre daha yazacağım…