Translate

bebekle yaşam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bebekle yaşam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Mart 2015 Salı

Cezayir diyince..

Cezayir benim önceden çok fikir sahibi olduğum bir ülke değildi.
Cezayir'i Fas, Tunus, Cezayir tur programlarında 3. ayak gidilecek ülke gibi düşünürdüm hep.
Fransız sömürgesi Kuzey Afrika ülkesi,,
Bir gün belli bir süre burada yaşıyacaksın deseler hayatta inanmazdım.
Giderek daha çok alışıyoruz evimize, havaya, insanlara, başka bir kültüre...

Her gün yeni bir yer keşfediyoruz. "ruz" diyorum çünkü (her zamanki gibi ballıyım yine ) önceden tanıdığım bir arkadaşım da eşi dolayısıyla bizden 20 gün önce geldi buraya .Ve biz, ev arama döneminde birlikte karar verip aynı sitede ev tuttuk. Üstelik oğlu da Lina'dan 2,5 ay büyük. 
Kısacası kafa dengi bir arkadaşın oldu mu yanında dünya keşfetmeye hazır bir oyun alanı oluveriyor :)
İşte bizde her gün farklı bir yere gidip yeni yerler keşfediyoruz Burcuyla. Bebekleri ne yapıyorsunuz derseniz, Pusetlerine attığımız gibi kaldırım çukur trafik demeden dolaşıyoruz derim :) 
Kaldığımız sitenin dışardan görünüşü 
Lina çoktan alıştı hatta açık hava o kadar iyi geldi ki gündüz 40 dakikadan uzun uyumayan çocuk 2 saat uyku uyuyor. :)

En büyük sorun kaldırımlar Türkiye'yi aratır cinsten. Siz anlayın artık nasıl fena bir yapılaşmadan söz ettiğimi. Rampayı filan geçtim her bir kaldırım boyu en az 40 cm. Bebek arabasını kaldırıp indirmekten kas yaptım diyebilirim. Burada belirtmeden geçemeyeceğim Cezayirli erkekler çok yardımsever ve kibar. Azıcık zorlandığımızı gören herkes hemen gelip puseti kaldırıp yardımcı olmaya çalışıyor. Zaten bebekli olmanın avantajlarını yaşıyoruz sokakta. Belki yalnız iki kadın geziyor olsaydık rahatsız olacağımız durumlar yaşardık.

En büyük engelimiz şu an için dil ne yazık ki :( Fransızca ve çoğunlukla da Arapça dışında İngilizce konuşan,onu bırakın İngilizce anlayan birini gördüğümüz zaman, boynuna atlayıp öpesimiz geliyor:)
Zamanla Fransızca öğrenmeyi çok istiyorum ama tüm gün Linayla bunu nasıl başarırım henüz bilmiyorum..

Genel olarak eğitimli ve zengin kesim Fransızca biliyor ve konuşuyor Fransızca bilmeyen sadece Arapça konuşanlar daha çok yerel halk veya köylüler. Fransızlara karşı öfkeliler zamanında yaptıkları zulümden, katliamdan ötürü. Ama bunun yanında  Fransızlara özenme durumu da mevcut.

Trafik burada inanılmaz kötü. Trafik ışığı diye bir şey yok. Sadece polisler var trafiği onlar düzenliyor. Ama iş çıkışı saatlerinde, Perşembe ve cumaları felaket bir trafik oluyor. Ama beni şaşırtan o kadar trafik olmasına rağmen bu kadar sakin kalmaları. Hiç aceleleri yokmuş gibi, sinirlenmeden araba kullanıyorlar. Az gelişmiş ülkelerde alışık olduğumuz sürekli kornaya basma durumu da yok üstelik.

Trafiğin bu kadar karmaşık olması nedeniyle expatların çoğunlukla şöforü var. Gün içinde ben Linayla bir yere gideceksem şoför gelip bizi alıyor gideceğimiz yere götürüyor. Ama şunu söylemeliyim ki bu söfor olayına pek alıştığımı söyliyemicem. Kendi arabamız olsa kesinlikle daha rahat olurduk. Şoför tutmak çok ucuz. taksiler pek güvenli değil. Geçenlerde burada uzun zamandır yaşayan bir kadından güvenilir bir taksicinin numarasını aldık. Elimizde bulunsun diye. 
Şoför olayı iyi hoş ama hemen bir yere gitme özgürlüğünün olmaması sıkıntılı bir durum. Araba kullanmaya alışık olan biri için zor bir şey..

Çok fazla kadın şöför var aslında ama trafik çok kötü ve karışık olduğu için burada araba kullanmak cesaret ister.

Trafik genellikle taşıt odaklı tahmin edersiniz. Zaten yaya trafiği öyle fazla değil.
Sokaklarda çoğunlukla erkekler var. Kadınlar daha az.
Kadınlar muhafazakar giyiniyorlar. Kapalı olanlar çoğunlukta. Ama farklı bir tesettür anlayışları var. Çoğunluğu özellikle gençler aynı bizim gibi kot, t shirt vs. giyip sadece başlarını kapatıyorlar. Tırnakları ojeli,yüzleri oldukça makyajlı. Yani buradaki Arap kadınları da baya süslüler. Ama süslü modern giyimli kadınları da bazı yerlerde görmek mümkün.

Çalışan kadın sayısı tahminimden fazla. Daha ülkeye girerken bile dikkatimi çekti, pasaport memurlarının bile kadın olması. Kadınlar daha çalışkan ve güçlü bir görünüm çizdiler bu zamana kadar benim gözümde. 

Bunun dışında dikkatimi çeken ve bize çok komik gelen bir konu da duvar diplerinde sokaklarda erkeklerin grup halinde toplanıp durmaları. İşsiz sayısı o kadar fazla ki boş gezen, işi gücü olmayan bu adamlar sokak ortasında durup, gelen geçeni izleyip muhabbet ediyorlar.

Petrol ve doğal gaz çok ucuz. Ama gelin görün ki halk çok fakir. Devlet halkına inanılmaz bir zulüm uyguluyor. Gayri safi milli hasılası fazla veren nadir ülkelerden biri olmasına rağmen hemde..
Halkın sesini öyle bir kapatmışlar ki kimse şikayet de etmiyor. Uzunca bir süre, terörle uğraştıkları için, yeni yeni palazlanmaya fırsat bulmuşlar. Bence bir 10 sene sonra Cezayir çok daha farklı bir görünüme kavuşacak. O kadar gelişmeye açık ki , burada ne iş yapsan tutar desem abartmış olmam herhalde.
Giyim, inşaat, hizmet sektörleri hızlı büyüme potansiyeline sahip çünkü talep inanılmaz fazla ama talebi karşılamada çok yetersiz kalıyorlar.
evimizin olduğu cadde 

Her yerde Türk markları var. Gıda, mobilya ve inşaat en çok dikkatimi çekenler. Hatta bir yerde "lüks Türk Mobilyaları" diye bir tabela gördüm..
İnşaat sektörü zaten nerdeyse sırf Türk firmaların elinde tahmin edersiniz.

Burada 100 dinar aşağı yukarı 1 dolar. Temizlik malzemeleri pahalı. Pasta şekerleme, tatlı, kahve çok ucuz.
Siyah çay her markette bulunmuyor. Yeşil çaydan ise en ufak markette bile en az 10 farklı çeşit ve markadan bulmak mümkün.

Genel olarak anlatmak istedim. Bir daha ki yazımda keşfettiğimiz yerleri yazıcam. Hele bir park var ki burada muhteşem.. ama sırayla ve yavaş yavaş.. vaktim oldukça yazabiliyorum..
Stay tuned :)




9 Şubat 2015 Pazartesi

Yeni hayat

2  Hafta sonra gidiyoruz buralardan.
Oben'in işi nedeniyle Cezayir'e taşınıyoruz.
1  sene kadar orada olucaz.
Yeni bir ülke, yeni ev, yeni bir macera...
Bizi neler bekliyor bilmiyorum, ama birden fazla duyguyu birarada yaşıyorum.
Hüzün,heyecan,merak,endişe,mutluluk,korku,tedirginlik,umut,hayaller..
Lina olmasa yine endişe eder miydim? Tedirginlik hisseder miydim acaba diye sorguluyorum kendimi
Cevabım "Biraz endişe ederdim" oluyor.

Ben oldum olası yeniliği, değişikliği sevmişimdir.
Yeni yerler, yeni kültürler beni hep cezbetmiştir.
Dünyada hiç bir yer için "görmek istemem" cümlesini kuracağımı sanmıyorum.
En berbat , en yoksul, en pis,en kalabalık,en soğuk, en sıcak,en farklı... bu liste uzar gider ama
işte her "en" diye nitelediğimiz coğrafya, tam da o sahip olduğu "en" dolayısıyla görülmeye değerdir bence.
Çünkü normal, sıradan olan size fazla bir şey katmayacaktır. Asıl cevap "enlerde"
Hayat da böyle değil mi zaten.
Bizi geliştiren, yontan, törpüleyen, yerden yere vuran veya bulutların üstüne çıkaran, hep hayatta ki enler..

O yüzden merakla ve istekle bekliyorum yeni maceramızı
Arabistan gibi kadınlar için çok iç açıcı olmayan bir ülke deneyimi bile kısa süreli de olsa bana çok farklı bir bakış açısı kazandırmıştı. Ara ara sevgilimle konuşurken aklımıza geliyor maceralarımız,gördüklerimiz yaşadıklarımız..
Güzeldi diye anımsıyoruz hep.
Umarım Cezayir içinde ileri ki yıllarda geçmişe bakıp düşündüğümüzde, aynı şekilde güzel anılarla hatırlarız.

Şuan için tek dileğim bu.
Demin de dediğim gibi bir bebekle başka bir ülkeye gitmek zor,
Az gelişmiş bir ülkeye gitmek çok daha zor.
O nedenle beni tek düşündüren kızımın sağlığı ve onun rahatlığı.
Gerisi teferruat..

Orda ki yeni hayatımızı elimden geldiğince burada paylaşacağım.
Bize bol şans dileyin ;)

5 Ocak 2015 Pazartesi

Lina'ya mektup

5 buçuk aylıksın şu anda.
Tam 5 buçuk aydır hayatımızda evimizde kalbimizdesin..
Sen doğmadan babanla güzel ve eğlenceli bir hayatımız vardı.
Şimdi hepsi boş geliyor eksikmişiz meğerse seni beklermişiz
Annen öyle anaç, bebeklere, çocuklara bayılan, her gördüğü yerde sıkıştırıp seven bir kadın değildi.
Ama itiraf etmeliyim ki senden sonra durum baya değişti.
Bir insan yavrusunu bu kadar sevebileceğim aklıma gelmezdi 
Bu tür bir sevginin varlığından bir haber yaşamışım bunca zaman.
Üstelik çocuk büyütmek dünyanın en zor işi.
İlk zamanlar ayrı zordu.
Çok ama çok ufaktın.
Ağlamak dışında tek yaptığın emmek ve uyumaktı.
Şimdi bakınca o günlerde ayrı bir güzel ve özelmiş aslında diyoruz babanla
Ama o günlerin zorluğu güzelliğini biraz örtüyordu sanırım gözümüz kör olmuştu ne yazık ki :)

Her neyse şimdi baştan başlayayım kızım..
Yeni yıla girdik. 2015'in ilk saatlerini uyuyarak karşıladın. 
Annen ve babansa Ceren teyzelerde sen içeride mışıl mışıl uyurken sohbet muhabbet içindelerdi. 
Şu aralar en sevdiğin şey her tür objeyi alıp ağzına götürmek.
Kemirmek en iyi yaptığın şey diyebiliriz. 
Para verip oyuncak almayı bıraktım sana bir süreliğine, çünkü en favori oyuncağın hışırdayan paket kağıtları ve ıslak mendil paketi...
Tüm gün oyun halının üzerinde yuvarlanıp debelenip duruyorsun ve bu çok hoşuna gidiyor. Bizde sen sıkılana kadar seni yerden almıyoruz. 
Televizyon izlemek de diğer bayıldığın aktivitelerden biri. 
Ancak olabildiğince izletmemeye çalışıyoruz ama sen boynun tutulurcasına dönüp dönüp televizyona bakıyosun. 
Baban kanepede seni yanına oturtuğunda büyük insan gibi yarım saat sesin çıkmadan tv izleyebiliyosun 
Ve evet artık oturuyosun :)
Hala dengede duramıyosun ama oturmayı çok seviyosun.
Mama sandalyeni de o yüzden çok sevdin.
3 haftadır artık elma püresi bazı günler kayısı püresi ve öğleden sonraları ise sebze çorbası yiyorsun. Hatta bazı günler ağzını kocaman açıp kaşığı beklerken sabırsızlanıyor komik sesler çıkarıyosun . ama bazende yarım tabağı zor bitiriyosun 
Sütünü içerken ve emerken de o kadar çevreyle ilgilisin ki dikkatin hep başka yerde. 
Sürekli kıpır kıpırsın. ayakların sürekli görünmez bir bisiklet pedalı çeviriyor gibi ve ellerin ya ayaklarını tutuyor yada bir yerlere vuruyosun :)
Ve sen basbaya yere basıyorsun artık. 
Erken yürüyeceğinin işareti mi bunlar bilmiyorum ama emeklemen çok yakın o kesin..
Artık yatakta fır dönüyorsun ve oyun halında istediğin yöne gitmeyi bir şekilde başarıyorsun.
Hep bir acelen var sanki..
Dışarı çıkmayı ve gezmeyi çok seviyosun tek sorun rahat ve uzun uyuyamaman.
Pusetinde rahat uyuyamıyorsun çünkü normalde yüzüstü yatıyosun.

Uykusuzluk en dayanamadığın şey.
Çok huysuz oluyosun ve hemen ağlıyosun. onun dışında çok uslu ve akıllı bir bebeksin
Eğer tam kıvama gelmişsen yatağına yatırıp ağzına emziğini verince kendi kendine uyuyakalıyorsun.
Ama genellikle yatakta seni pışpışlamak gerekiyor.
Bizi uyku konusunda hiç üzmedin bugüne kadar
20 günlükken bile gece 2 kere uyanıyordun..
4. ayda babanın olmadığı 25 günde uykuların öyle bozuldu öyle bozuldu ki çok korktum.
Ama babanın yokluğundan böyle olduğuna karar verdik çünkü baban döndükten 3 gün sonra eskisi gibi uyumaya başladın ve beni oldukça mutlu ettin :)
Şimdilerde gece bazen 1 bazen 2 kere uyanıyorsun ve akşam 8-8buçuk gibi uyuyup, sabah 8 gibi uyanıyorsun :)
Emziğini sadece uykun olduğunda ve arabada giderken alıyosun.
Günde 3 kez uyuyorsun gündüz uykuların hep kısaydı hala da kısa.
En fazla 1 saat genellikle 40 dklık "cat nap"ler sana yetiyor.
Fış fış kayıkçı oyununa çok gülüyorsun.
Banyo yapmaya bayılıyorsun.
Babanı görünce belirgin şekilde ona cilveler yapıp gülüyor ve onun sana bakması için her şeyi deniyosun.
Kısacası tam bir cimcimesin. Şimdiden başladın ilgi çekmek için uğraşmaya.
Bakışların hep çok anlamlıydı öyle ki bazen babanla gözümüze öyle bir bakıyosun ki sanki büyük bir insanın bir bebeğin bedeninden bize baktığını düşündürtüyosun. 

Genel olarak şu sıralarki gündemimizden bir kaç başlık söyleyecek olursam: 


1 dolar=2.34 tl 1 euro= 1.81tl
1 ekmek: 75 kuruş
1 litre benzin :4.20 tl 



Arabamızın plakası LNS 09 (Lina Sezin )
ve yakında Cezayir'e gidicez ailecek bir kaç aylığına babanın işi dolayısıyla..
Seni tontişlerin başkanı, Linoş, ponpiş diye çağırıyoruz.
Sen şuanda sadece Lina dediğimizde bakıyosun 

İşte böyle tontişim hayatımız senle dolu dolu geçiyor ve seni sevmelere anlatmalara doyamıyoruz :)
  

Seni çok seven Annen 

8 Aralık 2014 Pazartesi

Su gibi akar zaman ve tekrar merhaba :)

Aylar oldu yazamayalı..
Şu aralar tüm hayatım LİNA...
Öyle güzel ve tatlı bir hayat ki anlatamam :)
En son yazım 40'ı yeni çıkmış lohusa kafasıyla ve kolik bebeyle uğraşmaktan yorgun,
şaşkın bir kadının kaleminden çıkmış.
Şimdi dile kolay neredeyse 5 aylık bir Linoş var artık hayatımızda.
Sürekli ağlayan, gazlı, huysuz, dünyaya alışmaya çalışan, o oyuncak bebek halleri geçti.
Şimdi artık bizi tanıyor, gülücükler atıyor, oyun oynamak,etrafı seyretmek, pusetinde gezmek her biri bir ayrı zevk onun için. tabi bizim içinde :)
Dışarı çıkmak, alışveriş merkezlerinde dolaşmak, cafede restorantta yemek yemek hepsi büyük lükstü bizim için..
İlk aylarda evde bunaldığımdan ve hiiiç alışık olmadığımdan Linayı alıp alıp çıkıyordum. Hiç bir yere gidemesem evimizin karşısındaki alışveriş merkezine kaçıyorduk ama ne yalan söyleyeyim her seferinde burnumdan geliyordu. çığlık çığlığa ağlamalar, 15 dk cık uyudu mu sevindirik olup ne yapacağımı şaşırıp uyandı mı tüm hevesimi kursağımda bırakmalar.. :/
Birbirimize de alıştık sanırım zamanla.
Her ne kadar doğumla birlikte, hormonal bir annelik başlıyor olsa da bence, gerçekten anne gibi hissetmek biraz zaman alabiliyor. Benim için böyle oldu. Evet her türlü fedakarlığı yaptım, elimden gelenin en iyisiyle kızımla ilgilenmeye çalıştım ama ne yalan söyleyeyim bir yandan da şikayet edip, anneme satsam da biraz nefes alsam diye zaman kolluyordum.
Şimdi ne değişti derseniz yine ara ara nefes alma zamanlarına ihtiyaç duyduğumda veya Linayla gidemeyeceğim yerler olduğunda Linayı anneme bırakıyorum.
Şimdi tek fark 1 saat sonra özlemeye başlıyorum.
Kokusu burnumda tütüyor. Bir de sanki "Bana bir bebek bırakmışlar bakıyım diye" hissiyatı yerine "Benim yavrum, ben annesiyim en iyi ben bakarım" hissiyatı geldi. :)
"
Ama ne olursa olsun her annenin sağlıklı kalabilmesi ve bebeğiyle daha mutlu ilgilenebilmesi için arada mola vermesi şart.
böyle ufak molalar motivasyonu artırıyor, mutluluk,gevşeme ve rahatlama sağlıyor. Bu sayede bebeğinizin yanına koşarak geri dönüyor ve daha büyük istekle onunla ilgilenmeye başlıyorsunuz.
Lina büyüdükçe yavaş yavaş eski alışkanlıklarıma, da geri dönmeye başlıyorum sanırım.
Spor yapmayı deliler gibi özledim. Şimdilik henüz başlayamadım ama yeni yıl kararlarımdan ilki bu.
Koşmayı deliler gibi ter atarak spor yapmayı çok ama çok özledim ve de buna çok ihtiyacım var. Ve tabi ki yoga yapmaya :(
Bir diğeri ise bu blog.
Bu blog benim hem kaçış noktam hemde minik bebeğim gibiydi. Çok ihmal ettim. Eskisi gibi yazmak istiyorum. Merak etmeyin anlatmalara ve yazmalara doyamasam da sadece kızımı yazmayacağım. :)





Bunlar benim yeni yıl kararlarım şimdilik.. Gerisi daha sonra..

haydi ben kızımın cennet kokusunu içme çekmeye gidiyorumm :)

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Birbirinden zor 40 gün

40'ımızı uçurduk
Ne oluyor 40 gün geçince derdim hep..
manası neydi kırk günün?
neden 45 değil 35 değil 42 değil de 40 gün ?
40 sayısının bir çok dinde,öğretide geçtiği ve özel bir anlamı olması boşuna değil elbet.
gerçekten 40 gün ölümde de doğumda da var ve düzenin oturması, alışmak belki unutmak veya yeni olan neyse ona adapte olabilmek için geçmesi gereken süreyi ifade ediyor.
Linoşum ilk doğduğunda herkes bir kırkı çıksın, düzeni oturur inşallah, yada kırkı bir çıksın rahatlarsın, alışırsın gibi önermelerde bulunuyorlardı.
ee tabi bir de 40'ın çıkması demek benimde artık lohusa olmamam demek
Lohusalığımın bitişini ve Lina'nın 40 günlük oluşunu kutladık bugün
artık bugünden sonrası daha kolay daha hızlı geçicek diye umut ediyorum.
alıştık birbirimize kızımla,
yalnız da kalıyoruz artık panik olmuyorum eskisi kadar
baya da bir büyüdü eskiye göre inanamıyorum hala
tepkiler veriyor, gülücükler saçıyor.
40 gün önemliymiş gerçekten
zor ve uykusuz 40 gün
belkide hayatımın en zor, en tatmin edici, en sevgi dolu, en endişeli,en mutlu,en panik,en çaresiz,en şaşkın 40 günü
yeni hayata adaptasyon süreci bitti mi peki?
kesinlikle hayır
her geçen gün yeni bir şey öğreniyorum kızımla ilgili, yeni bir zorluk beni bekliyor
yeni bir macera her yeni günle...
ama ilk günlerdeki şaşkınlık kalmadı artık
anne olduğumu idrak ettim sonunda
ilk günlerde bir bebeği bana bırakıp gitmişler gibi geliyordu
o sorumluluk beni çok fena panikletmişti
ufacık bir canlı
sadece size bağımlı yaşamını sürdürüyor.
her şeyinden siz sorumlusunuz
düşünün bunun sorumluluğu inanılmaz
ve 7 gün 24saat süren bir görev
tatili yok.
kaçışı yok
vazgeçtim yapamadım yok
eski hayatına geri dönüş YOK!!!
Artık yeni hayat yeni bir ben yaratıyor
ve yeni bir biz
hem muhteşem hem ölesiye korkutucu
insan annesinin değerini anlıyor gibi beylik laflar etmek istemiyorum ama anlıyor gerçekten
neler çekmiş, neler hissetmiş,
ve 40 günün sonunda diyebilirim ki değiştim
artık eskisi gibi olamam, eskisi gibi bakamam hayata
kalbimdeki sevginin büyüklüğü, şevkat, önceliklerim, hayalerim, isteklerim...
gözlerim dolarak koklayıp seveceğim bir insan yavrusu var yanımda
çok ama çok yorulsam da uykusuz da kalsam her kokladığımda şükrediyorum
iyi ki doğurmuşum,  iyi ki sevgilimle tanışmışım ve kızımız olmuş diye
iyi ki....
nice 40 günlere 40 aylara, 40 yıllara... 40 yaşını da kutlayalım inş. Linoşumun :)



40 banyosu 



9 Haziran 2014 Pazartesi

Neee 35. hafta mı?

Bu aralar evdeyim. artık 35. haftaya girmiş bulunuyorum. oldukça az kaldı ve heyecan dorukta.
biraz da sabırsızlık tabi...
bir an önce doğsun sevelim isteği
hamileliğin kabak tadı vermesi durumu var bir de :)
hazırlıklar tamam bir tek Lina'nın gelmesi kaldı.
evde olmak dinlenmek işe gitmemek feci basmış durumda beni
bazı günler öğlene kadar uyuyorum işim yok gücüm yok nasılsa diyerekten
bazı günler canım uyumak bile istemiyor.
zaten uykularım o kadar rahatsız ki...
gece 10 kere tuvalete kakmaktan, yatakta bir sağa bir sola dönmekten çok sıkıldım.
sabah uyandığımda dinlenmiş uyanamıyorum :(
üstelik karnım iyice büyüdü ve ne giydiğimden ne de gezdiğimden zevk alıyorum.
bakalım küçük yaramaz bizi çok bekletecek mi? yoksa zamanında gelecek mi?
Bugün doktora gittik 2600 gr olmuş Linacık ve 47 cm :) böyle büyümesi çok heyecanlandırıyor bizi... :)
bir de Oben çok yoğun çalışıyor. sürekli iş gezisi, eğitimi...
üstelik hep şehir dışı olsa yine iyi, yurt dışına da gidiyor :(
Kısa Seyehatler genellikle ama işte bir de bana sorun siz onu...
bu hamilelik hormonları mahvetti beni.
sürekli yanımda olsun istiyorum tam bir manyak oluyorum bazen ...
kendimi tanıyamıyorum.
ama bence Lina da babasının kızı daha şimdiden :)
geçen gün 2 günlüğüne sevgilim İstanbula gitti.
sen kalk bir üzül bir üzül sanki aylarca gelmeyecek :)))
kendimi ne kadar garipsesem de duygularımı kontrol edemiyorum.
neyse sevgilim gece geç saatte gitti.
karnımın içinde resmen dönme dolap gibi döndü durdu tüm gece...
bu kadar hissetmesine inanamadım gerçekten
ertesi günde normalde daha sakin olan çocuk durmadı resmen...
Oben 2 gün sonra geldi de şimdi eskisi gibi minik zilli...
yine sakin sakin duruyor karnımın içinde :)
haziran ayının ortasına geldik neredeyse ama havalar nisan ayı gibi baya serin gidiyor.
şanslıyım çünkü bu havada bile çoğu zaman ateş basıyor beni,
bir de havalar sıcak olsa napardım bilmiyorum.
bugüne kadar hep o kadar rahat bir hamilelik geçirdim ki
hep şükrettim bunun için.
son 1 aya kadar hamile olduğumu hissetmedim bile hatta
bu durum da bende bir rahatlık yarattı sanırım.
hala bazen unutuyorum sadece 34 günümüz kaldığını artık riskli bir dönemde olduğumuzu
gezi planları yapabiliyorum.
Etraftan baya tepki alıyor bu planlarım ama zaten
sevgilimden azar işittim geçenlerde ve pes ettim artık
son 1 ayımı sakin sakin evde oturup dinlenerek geçiriceğime söz verdim.
uzun mesafe araba kullanmayacağım (anahtarımı almakla tehdit etti Oben :/ )
şehirdışına günübirlikte olsa gidelim diye tutturmayacağım...
hareketlerime dikkat edeceğim
bunlar verdiğim sözler
:)
buarada son bir ay yapmak gereken şeylerden biride bence sinemaya gitmek,
romantik bir akşam yemeği yemek gibi önümüzdeki bir kaç ay yapamayacağımız "adult time" 'in hakkını vermek...
şu an kafamda o kadar çok şey var ki
doğum nasıl olucak
ne zaman olucak
sağlıkla kavuşma isteği
sonrası nasıl olucak
uslu mu olucak zor bir çocuk mu olucak
becerebilcek miyim ve ya beceremzsem...
ne hissedicem
hayatımız nasıl değişicek
eksiğimiz kaldı  mı
Cezayir'e gidicek miyiz?
nasıl gidicez? ne zaman gidicez
çok zor olucak mı
orada bizi neler bekliyor
34. hafta 
bebekle kuzey afrikada ne halt edicem
yapayalnız sıkılır mıyım
daha neler neler....
bütün bunların tek bir cevabı var en hayırlısı olsuunnn demek
ve zaman ...
zamanla öğreneceğiz
umarım Lina bana çekmez bu sabırsızlık konusunda :)

P.S. Evet Cezayir'e gidiyoruz. daha doğrusu taşınıyoruz 1 seneliğine...
sevgilimin işi dolayısıyla tabi ki... henüz ne zaman gideceğimiz kesin değil ama en geç eylül gibi bize yollar gözüküyor sanırım :( annem yanımda olamayacak oralarda sadece 3ümüz... yeni bir macera yani.
hem heyecanlıyım hemde endişeli.
sevgilim Cezayir konusunda pek de olumlu şeyler söylemedi çünkü.
biraz hayal kırıklığı yaşıyorum aslında bakalım önümüzdeki günler ne getirecek...


28 Nisan 2014 Pazartesi

Bir can, bir nefes

Bu blog ilk oluştuğunda hamilelik aklımdan geçen son şeydi. 
Tek düşüncem nereye gitsek, nereleri gezsek?
Sevgilimle nerede ne zaman ayarlasak da buluşsak idi...
Evlendikten sonra 1 seneden fazla bir zaman bu şekilde geçti zaten.
ama arada bir yerde sevgiliminde yoğun baskıları bende filizlenmeye başladı sanırım ve çocuk fikri
o kadar da uzak gelmemeye başladı.
Sonrası zaten plansız.
Pat diye içime düştü bir can, bir nefes...
Beni allak bullak etti.
Hala da ediyor :)
Sevgilimle hayatımızı tamamen değiştirdi.
Sonunda uzak olamanın artık imkansız hale geldiği dank etti ikimize de
Sevgilim Arap diyarlarından temelli dönüş yaptı.
28. hafta
Minik kızım daha doğmadan bizi kavuşturdu.
Uzun zaman, kısa aralıklarla görüştüğümüz için klasik evli çift
hayatımız hiç olmamıştı.
Biz hep sevgili modunda geçirdik yıllarımızı.
Hep 5 gün, 10 gün buluşmalardı, tatil tadında geçen...
Geri kalan günlerde de yine, yeniden yapılan buluşma planları, sabırsızlıkla gün sayarak geçen haftalar.
Oysa hep, her gün birlikte uyuyup, gün sınırı olmadan birlikte uyanmayı özledik durduk.
Klasik ve monoton olsa ilişkimiz, hatta sıkılsak ara ara birbirimizden bile dedik.
Akşam eve gelip  ne yemek yiyeceğiz diye düşünüceğimiz, sonra kanepede dandik bir diziyi izlerken uyuyakalacağımız bir yaşam hayal ettik.
Annemler, kayınvaldemler misafirlikler, eş dost gezmeler, düğün dernek hepsini beraber yaşamak,
Çok dağınıksın diye söylenmek, ufak şeyler için tartışmak belki...
Başkasına ne kadar saçma gelse de bizim özlemini çektiğimiz şeyler bunlardı.
Buna da bir check attık sayesinde minik yumurcağın. :)
Aylardır sevgilimle aynı evde yaşıyoruz ve klasik evli çiftlere o kadar özendikten sonra
sonunda bizde öyle olduk diyebilirim .

Şimdi o kadar zaman ayrı ülkelerde nasıl yaşamışız, aklım almıyor.
Bu sadece Lina'nın daha doğmadan değiştirdiği en önemli şey hayatımızda
Bunun gibi başka neler var.
Bakalım doğunca neler yapacak bize,
Artık sabırsızlıkla bekliyoruz.
Gelsin bir an önce...