Translate

cezayir notları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cezayir notları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Eylül 2016 Perşembe

Cezayir Rehberi

1,5 senelik Cezayir maceramızın sonuna geldik. Ama Cezayir'e ve oraya daha sonradan gideceklere bir borcum vardı.  Bu yazıyı yazmadan Cezayir defterini kapatmak istemedim.
ilk defa Cezayir'e taşınacağımız belli olduğunda internette bloglarda aramış ve genel hatlarıyla bir şeyler bulmuş olsam da ayrıntılı, nerede ne yenir, nereye gidilir pek fazla bir bilgi edinememiştim. Üstelik Cezayir'e gittiyseniz veya gitmeyi planlıyorsanız görüceksiniz ki, yaşayacağınız en büyük sıkıntı sosyal hayatınızın olmaması olacak. Yemek yemeye, kahve içmeye, arkadaşlarınızla buluşmaya gidecek bir yer bulmak inanılmaz zor olacaktır.
Ben Cezayir'e gitmeden önce keşke nereye gidilir nerede ne yenir, ayrıntılı bir kaynak olsa diye internette çok gezmiş ama çokta fazla bir şey bulamamıştım.

Ben yaşayacağım yerin iyi semtlerini,
eğlence mekanlarını,
yemek yemek için gidilmesi gereken yerleri ,
alışveriş için nerelerde ne bakılacağını filan bilmek isterim.

ilk taşındığımız zamanlar geliyor da şimdi aklıma
ne cahillik ne bilmezlik, ne acınası durumlar içindeymişiz diyorum.
Üstelik sevgilim sık sık gidip geliyor ve az çok biliyordu oraları.
Ama yaşadıkça öğreniyor insan
biz 1,5 sene kaldık ama açıkçası uzun zamandır Cezayir'de yaşayan arkadaşlarım olmasa bu yazıyı da yazamazdım. O yüzden başlamadan teşekkür edeyim onlara, hem can yoldaşı oldukları, günlerin güzel geçmesini sağladıkları için, hemde önerdikleri her bir yeni mekan için...

Cezayir de yaşayan Türk sayısı oldukça fazla o yüzden sanırım bir kaç düzgün mekan var her birinde tanıdık görme olasılığınız çok fazla.

Öncelikle Türk restoranlarından başlayalım
Yeni açılıp gözümüzün nuru olan Turcomania. Dely İbrahimde. Ancak yeri biraz karışık. Dely İbrahim'in sonunda seramikçilerin olduğu sokağı geçip karakolun oradan sağa dönmeniz gerekiyor.

Bir diğer Türk restoranı bizim evin karşısındaki İstanbul restoran. Cheraga'da. Ancak çok tercih ettiğimizi söyleyemeyeceğim.
Turkomania'nın bir şubesi de yakın zamanda Bab Ezzuar alışveriş merkezine açıldı. Avm de düzgün temiz yemek için süper bir tercih. Hatta biz ramazanda iftara bile gitmiştik.

Balık yemek için neredeyse Tüm Türklerin tercih ettiği yer Madraktır.
Orda bir sürü farklı mekan var sıra sıra ama nedense biz ve hatta tanıdığım tüm arkadaşlarım hep en sondakine gidiyoruz.
İsmi : Le Sauveur Sur La Madrague.
İçkili olması, temiz olması tercih sebebimiz sanırım.

Diğer içkili mekanların neredeyse çoğu Makam Şehitte bulunuyor.
Tantra,Piano,.tavsiye edebileceklerim.

Herkesin bildiği ama artık çok fazla tercih edilmeyen Hipopotamus var.  Val hydra da
tam yanında bizim de çok beğendiğimiz Signature var.
Biraz ilerisinde ve sağ tarafta cafe olarak bahçe içinde olduğu için gidebileceğiniz Le Patio var.

Bir diğer favorimiz Hint yemeği söz konusu olunca Tac Mahal.. o da Dely İbrahimde. Biz Haftada bir gidip kendimizi kaybedercesine yemek yiyorduk.
Cheraga da şık ve güzel bir restoran L' auberge Du Moulin.  Değirmeni uzaktan seçersiniz zaten hemen.
Son zamanlarda Sidi Yahya'da yeni açılan L'atelier Alger de bir anda beğenilen yerler listesine girmişti.
Bunlar bizim tercih ettiğimiz mekanlardı.
Bunların dışında iyi ki var dediğimiz otellerin restoranları var.
İlk sırada söylemeden geçemeyeceğim, Shereton'ın İtalyan restoranı ve tepenyakisi var tabiki.
Dünyanın en pahalı sushisi ama evet sushi işte... Otel olduğu için içki opsiyonu da bulunuyor tabi ki.

İkinci olarak Çin Japon mutfağı olarak El Cezayir otelinin restoranını sayabilirim sanırım. Ayrıca yazları Sheraton'ın deniz kıyısındaki restoranı ve kışın ise iç taraftaki açık büfe restoranı da gidilebilecek yerler arasında. Shereton'a sadece bişeyler içmek için veya kahve, tatlı içinde gidebilirsiniz. Biz gündüz oturmasına ara sıra gidiyorduk.

El Auraissi'nin teras manzarası
Ve otel El Auraissi'nin teras manzarası da bir şeyler içmek için gayet güzel. Orada yemek yok ama manzaraya karşı içkinizi yudumlayabilirsiniz.  İç taraftaki İtalyan restoranları da gidilesi.

Genel olarak otellerde takılmaya lobilerine ve restoranlarına alışın derim. Vakit geçirmek için daha iyi tercihiniz olmadığı için iyi birer seçenek oluyor.

Bunların dışında California Cafe var. Hydra da. Starbucks çakması kahveleri ve Cezayir'e göre nispeten lezzetli hamburgerleriyle büyük bahçesinde sadece Expatların değil, Cezayir gençlerinin de gözdesi.

PİZZA PİNO'DAN görünüş
Denize sıfır bir şeyler yiyelim ama yemekler orta karar olsa da olur derseniz, Pizza Pino var. Sidi Fredj'de. yerini bulmanız zor olacaktır ara sokaklardan birinde olduğu için. Ama hava güzelse Cezayir'de denize sıfır az yer var oturacak gidin deneyin derim.


El Cezayir otelinin botanik bahçesi



Bunların dışında, çocukluysanız açık havada ağaçların arasında vakit geçirebileceğiniz EL Cezayir otelinin bahçesini tavsiye ederim. Ayrıca uygun fiyatlı içki menüsüyle ve zeytin ikramıyla da mest etmekte.


El Cezayir otelinin bahçesi

































Vee gelelim en sevdiğim mekana tabi ki Cezayir dedin mi tatlı ve dondurmalardan bahsetmeden geçemeyiz. En güzel tatlıyı ve en şahane dondurmayı nerede yeriz dersiniz? Noor El Hani pastanesi derim tabi ki. Burası Cezayir'in en eski pastanelerinden ve de bir kaç yerde şubesi bulunuyor. Bize en yakın şubesi Cheraga'daydı ve aynı zamanda alt katı da restoran olarak hizmet veriyordu. Biz restorananına da bir iki kez gitmiş ve yemeklerini çok beğenmiştik. Hele ki yemek üstü harika tatlılardan da yeme şansınızın olması şahane oluyor gerçekten. Aynı zamanda ekmekleri, crossant'ları da muhteşemdir aklınızda bulunsun. Val hydra da da büyük bir şubesi var.
nour el hani cheraga ile ilgili görsel sonucu
Noor El Hani pastanesi
nour el hani cheraga ile ilgili görsel sonucu
nour el hani cheraga ile ilgili görsel sonucu

Aslında Alger'de çoğunlukla çok lezzetli dondurma bulmak ve yemek mümkün. Dely İbrahim de Kokkinos Gelato, Sidi Yahya da ve Cheraga da Bueno Gelato ve daha adını unuttuğum bir sürü dondurmacı hepsi Türkiye'de yiyebileceğiniz en iyi dondurmadan daha güzeldir. Hatta oradaki dondurmalara alışıp, Türkiye de dondurma yiyemez hale de gelebilirsiniz benden söylemesi.

Alışveriş diyince Carrefour ve içindeki mağazalar, Bab Ezzuar ve içindeki mağazalar dışında çok bilgim yok açıkcası. biz cezayirde fazla alışveriş yapmadık, gerekte olmadı zaten. Cezayir'de kaldığımız süre boyunca giyim alışverişini Zaradan yaptık o da çok gerek duyarsak. Zaranın fiyatlarının %30 daha ucuz olduğunu da belirtmeden geçemicem ;)

Benim aklıma gelenler bunlardı. Umarım birilerine faydası dokunur. Biz ayrıldıktan sonra yeni yerler açılmıştır umarım ve yine söylemeliyim ki daha önce de belirttiğim gibi bunlar benim bildiğim ve bizzat gittiğim yerlerdi. Gitmediğim yerlerle ilgili bir şey yazmak istemedim.

Cezayir'e yerleşecek arkadaşlara bol şans ve mutluluk
Cezayir'de yaşayan arkadaşlarıma ise selam olsun..

26 Mayıs 2015 Salı

Cezayir: Alışılmışın dışında bir ülke..


Cezayir'den tekrar merhaba,
Burada hayat çok hızlı akıyor. Hep aynı şeyleri yapınca ve sosyal anlamda gün içinde yapacak çok fazla şey olmayınca büyük bir hızla haftaları deviriyoruz. 
Artık alıştık buradaki hayatımıza.
"Cezayir sitili hayat" diye bir şey var. 
Biraz ondan bahsetmek istiyorum.

Arapları az çok tanıdım artık. Ama Kuzey Afrika daha da küçültürsek Cezayir'liler bir başka. 

Hem Akdenizli, hem Arap, hem Frankafon, hem de Afrikalılar. 
Bunların hepsini bir kasede erit işte sana Cezayirli..

Genelleme yapamayacağınız nadir ülkelerden.

Kimi yer de Afrika ağır basıyor.Kiri,pası,fakirliği,kültürel çeşitliliği,el değmemişliği,masumiyeti,doğanın egemenliği.. Kimi yerde Akdeniz'in tuzu, beyazı, rahatlığı,çiçekleri,iklimi.tatili...
Bir bakmışsınız Fransızlar gibi parfüm merakı, tatlı,pasta,kahve hatta şarap kültürü, adeta sinirleri alınmışcasına Avrupai bir sakinlik, kibarlık, trafikte yayaya yol verme,kadınlara yardımcı olma incelikleri... Sonra bir daha bakıyorsunuz, Arapların boş vermişliği,kaderciliği,gösteriş merakı,oryantal kültürü, temizliğe önem vermeyen yapısı!!!  (şimdi sevgilim kesin bu satırları okurken yine ona buna geçirmişsin tarafsız yazamıyosun diyecek ama tarafsız yazarsam yazmanın anlamı kalmaz aşkım üzgünüm beni böyle kabul et :) :P ) 
İşte bu yukarıda saydıklarımın hepsi Cezayir'lilerde var olan özellikler. Hepsinden bir şeyler almışlar. O yüzden geldiğimden beri bir yere oturtamıyorum Cezayir'i ve insanlarını. 

SOSYAL HAYAT


Burada sosyal hayat erkeklerin duvar dibinde muhabbet etmesi demek. 
Kadınların ise yine kendi aralarında daha çok indoor mekanlarda görüşmesi
Bu bahsettiğim Cezayir'in büyük çoğunluğunu kapsasa da eğitimli, Sosyo kültürel olarak daha gelişmiş kesimin ise olanakları bizler gibi zorlayarak sosyalleşmeye uğraştıklarına şahit oldum.
Kadın erkek dışarda yemek yemek, eğlenmek gibi aktiviteler çok küçük bir kesim için mevcut yani anlayacağınız. 
Burada en çok oturacak cafe restoran bulamamak konusunda sıkıntı yaşıyoruz. Mesela çok şahane pastane yapmışlar. Kahve de alalım oturalım ne güzel di mi.. 
Yok!! 
Adamlar sadece pastane açmış. 
Ya da restoran olarak düzgün temiz bir yer bulmak çok zor. 
Şık restoranlar var evet ama 6'dan sonra açılıyor. Gündüz gidilecek çay, kahve içip,yemek yenebilecek mekan bir elin parmağını geçmez diyebilirim. 
Bir de trafik rezalet olduğu için başka semtte ki bir yere gitmek işkenceye dönüşüyor ve genellikle vazgeçip, evimde oturayım daha iyi,  diyebiliyorsunuz.

EKONOMİ


Ücretler de çok düşük. Örnek vermem gerekirse, Bir şoförün aylık kazancı 200 dolarken, Balık restoranında alkollü bir yemeğe de 100 dolar ödüyorsunuz.  Eve temizliğe gelen bir kadın 1000 dinar yani 8 dolar civarında bir ücret alıyor. Buna karşın petrol ve doğalgaz çok ucuz. 
ithal meyveler oldukça pahalıyken, burada bahçelerde çok sık gördüğümüz çilek ve yenidünya gibi meyveler çok ucuz. 




TURİZM VE MİMARİ 


Diğer bir ilginç konuda deniz kültürünün olmayışı. Muhafazakarlık bir yana deniz kenarları şehirden resmen uzak tutulmak istenmiş. Şehirde çok nadir yerler haricinde denizin olduğunu bile unutuyorsunuz. Eski yerleşim yeri olan şehir merkezi Dedouch Murad semti Fransızların zamanında yaptığı mimari yapılardan oluşuyor. Fransız etkisi çok fazla olan bu semt benim favori mekanım oldu diyebilirim. 


Yer yer eski, yer yer bakımsız Fransız koloniyel mimari yapılarla dolu bir kaç kilometre karelik bu semt de denizi de ara ara görebiliyorsunuz. Ancak hala şehirdeki planlama ve algı, fakirler deniz kenarında oturur şeklinde olduğu için deniz gören evler oldukça eski ve varoş.



Üstelik denizi de liman olarak sanayi bölgesi şeklinde kullandıkları için denizde de görmeye değer pek bir numara yok diyebilirim. Denizden, deniz havasından faydalanmak istiyorsanız şehrin biraz dışına çıkmanız gerekiyor. Şehrin içinde denize girilebilen ve tavsiye edilen tek yer Sheraton otelinin beach'i. Halka açık plajlarda bikiniyle rahat denize girilemeyeceğini duyduğumuzdan bizim için Sheretondan başka çok fazla seçenek kalmıyor. 


Tipaza ise otantik ve African tarzda bir liman görmek ve şirin bir kasabada dolaşmak isteyenler için çok iyi bir destinasyon. Alger'e yaklaşık 1 saat uzaklıkta. Ayrıca karides ve her tür balığı etraftaki restoranlarda oldukça uygun fiyatlara yiyebilirsiniz.


GRAND POST''un önünde biz..










            











YEMEK 

Buraya geldiğimizden beri çok yediğimiz bir kaç şey var. 
Bunlardan ilki neredeyse her gün yediğimiz dondurma. 
Neredeyse her cadde de bir İtalyan dondurmacısı mevcut. Üstelik şaşırtıcı biçimde lezzetli ve çok çeşitli. 

Diğer favorimizse balık tabi ki..
Balıkçılık hala çok profesyonel yapılmıyor olsa da, hizmet sektörünün ne olduğundan haberi olmayan ancak yurtdışı görmüş bir kaç girişim dışında kör topal idare eden restoranlarla da olsa burada balık yemek şahane. Haftada bir kez en azından balık yemeğe çalışıyoruz. Hem Lina'nın balık yemesi hemde bol ve taze balık bulmuşken tadını çıkartalım diye..

Ve son olarak tatlılar,çikolatalar ve ekmekler...
Fransızların her şeyini almamış Cezayir'liler. 
Kahve kültürünü ve pastalarını almışlar ama. 
Ah o tatlılar..
Her sokakta mutlaka fırın, pastane bulunuyor. Hepsi temiz veya bizim damak tadımıza uymasa da uyanını bulmak hiçte zor değil. Bizim eve yakın 2 tane şahane pastane var. Birinde kurvasanlar ve makaronlar, öbüründe pasta ve tartlar inanılmaz leziz. 


PARKLAR 

Ve burada ki parklar, ormanlar...
İnanılmaz yeşil bir şehir burası. 
İlk geldiğimde beni çok şaşırttı bu durum. 
Hala yolda giderken etrafıma bakıp bakıp yeşilliğe inanamıyorum bazen.
Burdaki parkların en güzeli "Jardin d'essai du Hamma"
Fransızların bence Cezayirlilere yaptığı en büyük iyilik 















Tarzan filmi burada çekilmiş. 
Şöyle bir park düşünün ki aradaki patikaları saymazsan Amazon ormanlarında yürüyor gibi hissedebilirsiniz. 
O kadar büyük ve eski ağaçlar var ki ağaçların kökleri ve dalları karışmış başka ağaçlar oluşturmuş. Ve bu park şehir merkezinin tam ortasında. 

Burası kadar gösterişli ve sıradışı olmasa da diğer parklarda oldukça güzel.




Hayvanat bahçesi bile kendi içerisinde koskocaman bir park diyebilirim.

İşte bir çırpıda Cezayir'in en'lerini anlattım size. Burası zamanla kendini sevdiriyor ama yine de zor bir ülke. 
Cezayir'de 2000'lerin başına kadar iç savaş varmış o yüzden yan komşuları Tunus ve Fas'ı geriden takip ediyorlar aslında ve turizmin T'sindeler, daha gidecek yolları çok...
Kapalı ekonomisiyle, insanlarının da yönetenlerinin de küçük düşünüp, küçük yaşadığı koskocaman bir ülke. 

Topraklarının yarısından fazlası çöl olan, toplam nüfusun çok büyük bir kısmının başkentte yaşadığı, döviz taşımanın yasak ve bankada döviz bozdurmanın enayilik olduğu, 
Karaborsada bozdurunca 100 doların 14.000 dinar ederken, banka kuruyla 10.000 dinar ettiği..
Ve hala alışamadığım ve sanırım hiç bir zaman alışamayacağım kredi kartının olmadığı bir ülke burası. 
En lüks mağaza, en büyük süpermarket hatta hava alanı dahil hiç bir yerde kredi kartının geçmediği ve hatta böyle bir teknolojiden bir haber yaşayan binlerce insanın olduğu,
Cebindeki parayı hesap etmeden adım atamadığın, ve ne ilginçtir ki ufak az, öz alıp, öyle yaşamayı nasıl unuttuğumuzu gösterdiği içinde zamanla kabullendiğin bir garip diyar... 

































10 Mart 2015 Salı

Cezayir diyince..

Cezayir benim önceden çok fikir sahibi olduğum bir ülke değildi.
Cezayir'i Fas, Tunus, Cezayir tur programlarında 3. ayak gidilecek ülke gibi düşünürdüm hep.
Fransız sömürgesi Kuzey Afrika ülkesi,,
Bir gün belli bir süre burada yaşıyacaksın deseler hayatta inanmazdım.
Giderek daha çok alışıyoruz evimize, havaya, insanlara, başka bir kültüre...

Her gün yeni bir yer keşfediyoruz. "ruz" diyorum çünkü (her zamanki gibi ballıyım yine ) önceden tanıdığım bir arkadaşım da eşi dolayısıyla bizden 20 gün önce geldi buraya .Ve biz, ev arama döneminde birlikte karar verip aynı sitede ev tuttuk. Üstelik oğlu da Lina'dan 2,5 ay büyük. 
Kısacası kafa dengi bir arkadaşın oldu mu yanında dünya keşfetmeye hazır bir oyun alanı oluveriyor :)
İşte bizde her gün farklı bir yere gidip yeni yerler keşfediyoruz Burcuyla. Bebekleri ne yapıyorsunuz derseniz, Pusetlerine attığımız gibi kaldırım çukur trafik demeden dolaşıyoruz derim :) 
Kaldığımız sitenin dışardan görünüşü 
Lina çoktan alıştı hatta açık hava o kadar iyi geldi ki gündüz 40 dakikadan uzun uyumayan çocuk 2 saat uyku uyuyor. :)

En büyük sorun kaldırımlar Türkiye'yi aratır cinsten. Siz anlayın artık nasıl fena bir yapılaşmadan söz ettiğimi. Rampayı filan geçtim her bir kaldırım boyu en az 40 cm. Bebek arabasını kaldırıp indirmekten kas yaptım diyebilirim. Burada belirtmeden geçemeyeceğim Cezayirli erkekler çok yardımsever ve kibar. Azıcık zorlandığımızı gören herkes hemen gelip puseti kaldırıp yardımcı olmaya çalışıyor. Zaten bebekli olmanın avantajlarını yaşıyoruz sokakta. Belki yalnız iki kadın geziyor olsaydık rahatsız olacağımız durumlar yaşardık.

En büyük engelimiz şu an için dil ne yazık ki :( Fransızca ve çoğunlukla da Arapça dışında İngilizce konuşan,onu bırakın İngilizce anlayan birini gördüğümüz zaman, boynuna atlayıp öpesimiz geliyor:)
Zamanla Fransızca öğrenmeyi çok istiyorum ama tüm gün Linayla bunu nasıl başarırım henüz bilmiyorum..

Genel olarak eğitimli ve zengin kesim Fransızca biliyor ve konuşuyor Fransızca bilmeyen sadece Arapça konuşanlar daha çok yerel halk veya köylüler. Fransızlara karşı öfkeliler zamanında yaptıkları zulümden, katliamdan ötürü. Ama bunun yanında  Fransızlara özenme durumu da mevcut.

Trafik burada inanılmaz kötü. Trafik ışığı diye bir şey yok. Sadece polisler var trafiği onlar düzenliyor. Ama iş çıkışı saatlerinde, Perşembe ve cumaları felaket bir trafik oluyor. Ama beni şaşırtan o kadar trafik olmasına rağmen bu kadar sakin kalmaları. Hiç aceleleri yokmuş gibi, sinirlenmeden araba kullanıyorlar. Az gelişmiş ülkelerde alışık olduğumuz sürekli kornaya basma durumu da yok üstelik.

Trafiğin bu kadar karmaşık olması nedeniyle expatların çoğunlukla şöforü var. Gün içinde ben Linayla bir yere gideceksem şoför gelip bizi alıyor gideceğimiz yere götürüyor. Ama şunu söylemeliyim ki bu söfor olayına pek alıştığımı söyliyemicem. Kendi arabamız olsa kesinlikle daha rahat olurduk. Şoför tutmak çok ucuz. taksiler pek güvenli değil. Geçenlerde burada uzun zamandır yaşayan bir kadından güvenilir bir taksicinin numarasını aldık. Elimizde bulunsun diye. 
Şoför olayı iyi hoş ama hemen bir yere gitme özgürlüğünün olmaması sıkıntılı bir durum. Araba kullanmaya alışık olan biri için zor bir şey..

Çok fazla kadın şöför var aslında ama trafik çok kötü ve karışık olduğu için burada araba kullanmak cesaret ister.

Trafik genellikle taşıt odaklı tahmin edersiniz. Zaten yaya trafiği öyle fazla değil.
Sokaklarda çoğunlukla erkekler var. Kadınlar daha az.
Kadınlar muhafazakar giyiniyorlar. Kapalı olanlar çoğunlukta. Ama farklı bir tesettür anlayışları var. Çoğunluğu özellikle gençler aynı bizim gibi kot, t shirt vs. giyip sadece başlarını kapatıyorlar. Tırnakları ojeli,yüzleri oldukça makyajlı. Yani buradaki Arap kadınları da baya süslüler. Ama süslü modern giyimli kadınları da bazı yerlerde görmek mümkün.

Çalışan kadın sayısı tahminimden fazla. Daha ülkeye girerken bile dikkatimi çekti, pasaport memurlarının bile kadın olması. Kadınlar daha çalışkan ve güçlü bir görünüm çizdiler bu zamana kadar benim gözümde. 

Bunun dışında dikkatimi çeken ve bize çok komik gelen bir konu da duvar diplerinde sokaklarda erkeklerin grup halinde toplanıp durmaları. İşsiz sayısı o kadar fazla ki boş gezen, işi gücü olmayan bu adamlar sokak ortasında durup, gelen geçeni izleyip muhabbet ediyorlar.

Petrol ve doğal gaz çok ucuz. Ama gelin görün ki halk çok fakir. Devlet halkına inanılmaz bir zulüm uyguluyor. Gayri safi milli hasılası fazla veren nadir ülkelerden biri olmasına rağmen hemde..
Halkın sesini öyle bir kapatmışlar ki kimse şikayet de etmiyor. Uzunca bir süre, terörle uğraştıkları için, yeni yeni palazlanmaya fırsat bulmuşlar. Bence bir 10 sene sonra Cezayir çok daha farklı bir görünüme kavuşacak. O kadar gelişmeye açık ki , burada ne iş yapsan tutar desem abartmış olmam herhalde.
Giyim, inşaat, hizmet sektörleri hızlı büyüme potansiyeline sahip çünkü talep inanılmaz fazla ama talebi karşılamada çok yetersiz kalıyorlar.
evimizin olduğu cadde 

Her yerde Türk markları var. Gıda, mobilya ve inşaat en çok dikkatimi çekenler. Hatta bir yerde "lüks Türk Mobilyaları" diye bir tabela gördüm..
İnşaat sektörü zaten nerdeyse sırf Türk firmaların elinde tahmin edersiniz.

Burada 100 dinar aşağı yukarı 1 dolar. Temizlik malzemeleri pahalı. Pasta şekerleme, tatlı, kahve çok ucuz.
Siyah çay her markette bulunmuyor. Yeşil çaydan ise en ufak markette bile en az 10 farklı çeşit ve markadan bulmak mümkün.

Genel olarak anlatmak istedim. Bir daha ki yazımda keşfettiğimiz yerleri yazıcam. Hele bir park var ki burada muhteşem.. ama sırayla ve yavaş yavaş.. vaktim oldukça yazabiliyorum..
Stay tuned :)




7 Mart 2015 Cumartesi

Bonjour :)

Yeniden  merhaba 
Bu merhaba Cezayir’den .. 
Gelişimiz o kadar hızlı oldu ki ha gittik ha gideceğiz derken bir gün önce kesinleşp apar topar haftalardır açık duran valizleri bir günde toparlayarak çıktık yola.





Geleli 1 haftayı geçti ancak yazabiliyorum. Tabi bunda full time anneliğin etkisi büyük takdir edersiniz ki..
Biz gelmeden Oben burada ev tutmuştu. Yani geldiğimizde eşyalarıyla bizi bekleyen bir evimiz vardı zaten aksi bebekle çok zor olurdu. Ama ev ihtiyaç o kadar çok ki hala eksiklerimiz var ve zaman buldukça dışarı çıkıp halletmeye çalışıyoruz. Lina’ya gelir gelmez bir yatak ve mama sandalyesi alıp onun en azından alışık olduğu şekilde uyumasını ve yemesini sağlamaya çalıştık ki benim için en önemlisi düzenini bir an önce eskisi gibi ayarlamaktı. Ancak bebekler bizden daha hassaslar ve resmen her değişikliği sonuna kadar hissediyorlar. Kalabalığa alışık olan çocuk bir anda sadece anne ve babasıyla kalınca şaşırdı tabi. 1 haftadır inanılmaz huysuz ve huzursuz. Gece uykuları da bozuldu gece birkaç defa ağlayarak uyanıyor. Zamanla düzeleceğini umuyorum. Neyse ki artık eve alıştı ilk günler etrafa Nurella gibi bakınıp, ne biçim ev modunda takılıyordu. 
yeni evimizden bir kare 
Biz buraya gelmeden Oben ev bakarken biraz araştırma yaptık Cezayir’in iyi semtlerini araştırdık. Expatların yoğun yaşadığı yerlere, siteler e baktık. Bizim oturduğumuz bölge de sitede böyle. Birkaç tane daha bu tarz site bulunuyordu ama burayı tercih etmemizdeki en büyük neden, etrafının çarşı diyebileceğimiz şekilde çevrelenmiş bir mahallede olması. Esnafın bol olduğu bebek mağazalarının market ve bakkalların olduğu (evet burda bakkallar çok) bir semt olmasıydı. Siteden çıkıp, birkaç km yürümemize imkan olması büyük kolaylık gerçekten. Biz cherega da oturuyoruz. Ve kaldığımız site güvenlikli buraya göre biraz daha lüks sayılabilecek olanaklara sahip ve sadece birkaç ay önce yapımı tamamlandığı için evler yepyeni. Bu da burada çok sık rastlamadığınız bir şey. Arabayla giderken gördüğüm evler, apartmanlar o kadar eski ki, öyle binalarda otursak temizlik ve tesisatla ilgili çok problem yaşayabilirdik.
Çocuğunuz olunca hayata farklı bakmaya başlıyorsunuz. Hatta ev bile gözünüzde farklı bir anlam kazanıyor. Bizde her şeyden önce burada attığımız her adımda Lina’yı düşünerek seçim yapmaya çalıştık. Sitede çocuk bahçesinin olması ve bütün gün evde Oben olmadan kalacağımız için olabildiğince güvenli olması ilk koşullarımızdı.  Şimdilik evimizden gayet memnunuz.
Semt olarak Dely İbrahim, Cherega, Hydra gibi semtler daha nezih ve yabancıların çok olduğu semtler.  Buralarda sokakta kadın olarak yalnız yürüseniz de kimse sizi rahatsız etmiyor. Diğer yerleri henüz görme fırsatım olmadı. Burada 1 haftadır her gün dışarı çıktık. Lina’yı pusetine koyup markete , eczaneye ıvır zıvır almaya her şeyi bahane edip her fırsatta dışarı attık kendimizi. Hiç rahatsız olacağımız bir durum olmadı. Sadece bunu belirtmem lazım yabancı olduğumuz giyimimizden ve tipimizden belli olduğu için büyük ihtimal herkesin bize bakması dışında rahatsız olunacak bir durum olmadı.
balkon manzaramız 
Gelelim diğer konulara, bebek eşyaları konusunda ben tedbirli gelmiştim ama alt açma bezi dışında her şeyi marketlerde bulmak mümkün. Chicco’nun her ürünü her yerde satılıyor, üstelik %30-40 daha ucuz. Bebek mamaları da öyle %40 daha ucuz Türkiye’ye göre.
Sonra Çilek mobilya var. Bebek gereçleri, oyuncakları konusunda da oldukça fazla seçenek var ama oyuncaklar Türkiyeye göre biraz daha pahalı.

Market alışverişi üç aşağı beş yukarı aynı diyeblirim . Şu ana kadar bir tane Fransız pastanesi bulduk. Evin karşısında dışarıdan nispeten diğer yerlere göre daha düzgün gözüküyordu. Croissantları ve macaronları çok lezzetliydi. Bir gün gidip yukarıdaki oturma yerinde oturalım dedik ama tam bir hayal kırıklığı oldu. Burada cafe restoran kültürü hiç gelişmemiş. Düşünün koca şehirde sadece bir tane alışveriş merkezi var. Kapitalizm daha buralara pek uğramamış yani.
Birkaç tane uluslararası otel  var onların restoranları güzel ve şık. Gün geçtikçe yeni bir yer keşfediyoruz yemek içmek anlamında.
 Kısacası sosyal anlamda yapılacak şey çok az. Şehir şaşırtıcı şekilde yemyeşil. Çöl çok iç taraflarda kalıyor. Burası akdeniz ikliminin etkisinde. Geldiğimiz gün dışında hava 20 derece civarındaydı. Ama yağmur da başladı mı birkaç gün sürüyor. Fırtına ve yağmur kışın buradan eksik olmuyormuş.

Bakalım bizi neler bekliyor. Keşfettikçe yazmaya devam :)