Translate

alışveriş merkezleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
alışveriş merkezleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Temmuz 2013 Perşembe

Sana Ne?

Dedim ki yeter geçen sefer çok yazdım çarşafla ilgili. Bu sefer yazmayacağım ama olmadı. çünkü dün akşam öyle bir şey oldu ki kendi kendime dedim bunun üzerine yazmasam olmaz…
Başımı genellikle kapatıyorum. Hele ki yalnızken hep kapalı oluyor çünkü daha rahat ediyorum bakışlar azalıyor en azından. Bazı alışveriş merkezleri var yabancıların fazla olduğu oralarda pek sorun olmuyor başım açık dolaşmak.
Dün akşam alışveriş yapmak için dışarı çıktık. Sevgilimin telefon servis sağlayıcısında işi uzun sürünce beni hemen yanındaki alışveriş merkezine bıraktı. Ben dolanırken o da işini halledip yanıma gelecekti. Ben geçen geldiğimde de bu sefer de yalnız pek dışarı çıkmıyorum. Alışveriş merkezinin içinde bazen ayrılıp, işlerimizi halledip tekrar buluşuyoruz ki yarım saat bile sürmüyor o da zaten.
İşte yine böyle bir durumda keyfim yerinde rahat rahat her şeye bakarak, inceleyerek dolaşıyordum bir mağazanın içinde. Etrafta kadınların daha çok olduğunu da belirtmek istiyorum bu arada. Mağazada Bulunan erkeklerde çoğunlukla çalışanlar veya eşleriyle gelmiş tek tük suudlardan ibaretti. Başım kapalı ama her zaman ki gibi sadece örtüyü başıma atmışım öyle sıkı bir kapama değil yani formalite. Zaten yabancı kadınların çoğu bu şekilde örtüyor başını. Kadın ayakkabı reyonunda dolaşırken bir kadın yanıma geldi önce baktı uzun uzun. Zaten ben dolaşırken  kimseyle göz göze gelmemeye çalışıyorum. Çünkü o kadar çok bakıyorlar ki ben utanıyorum. Her neyse Uzun bakışın ardından Arapça bir şeyler söyledi bana. Bende yanımdaki kadına döndüm baktım.
Kadın ellerinde siyah eldivenleri olan, gözlerini açık bırakan iki parmaklık aralığı bile siyah tülle örtmüş, bir Suud kadınıydı. (en azından ben öyle tahmin ettim). Benimle konuştuğunu anlayınca Arapça bilmediğimi söyledim İngilizce. Sonra Arapça bir şeyler söyledi tekrar bu sefer el hareketleriyle. Oysa ki ben nasıl anlayabilirdim ki her yeri ama her bir noktası kapkara bir örtüyle kapalı bir kadın size dünyanın en açık diliyle konuşsa da anlaması çok zor!!
Benim yüzümdeki şaşkın ve anlamamış ifadeyi görünce muhtemelen en iyi bildiği İngilizce kelimeyi söyledi. “head scarf” yani başörtüsü. Ama asıl demek istediği şeyin “veil”  yani peçe demek olduğunu arkasından elleriyle kendi peçesini indirip tekrar kaldırarak anlattı. Sonuna da “please” diye ekledi.
Ben önce aman Allahım şaka mı bu diye düşünürken o dakikaya kadar bir şey söylememiş olduğumu fark ettim. O kadar şaşırdım ki… Susup kadını seyrediyorum.
İki kere daha el hareketleriyle gösterdikten sonra, son bir defa “please” diyerek performansını tamamladı. Ben benim peçem yok tarzı bir şey söylemeye çalıştım ama cümlemi bitirmeden ellerimi başımdaki örtüye götürdüm refleks olarak. Ve arkamı dönüp, yavaşça uzaklaştım. Şok içinde.
Arkamı dönmemle büyük bir sinir ve hayal kırıklığı başımdan aşağı boşaldı. Sinirliydim, kadından çok kendime. Şaşkınlığıma. Niye hiçbir şey söyleyemedim diye. “Takmak zorunda değilim. Zaten her yerim kapalı sizi ilgilendirmez. Başımı kapamam yeterli peçe takmak gibi bir zorunluluğum yok gibi bir sürü şey söyleyebilirdim”. Ve hiçbir şey söyleyemedim, salak gibi durdum ve kadının dediği şeyi anlayana kadar, bide kadına gülümsedim… aaahh ahh!!
Sonra sevgilimi mi arasam gelse bir an önce diye düşündüm. Çünkü ben tek başımaydım ya. Tehdit oluşturuyorum tabi. Yanımda er kişi olunca yanıma yaklaşamazdı oysa ki.

Hayır anlamadığım şu: erkeklerin kadınlara yaptıkları baskıların yanında bir kadının başka kadına yaptığı bu baskı nedir? Erkeklerinkini anlayabiliyorum. Kendi siyasal iktidarlarını kadınlara dayatmak için yaptıkları şeylerden biri sadece. Ama kadınların bu sisteme o kadar dahil olup birbirlerine daha büyük acılar yaşatmalarını aklım almıyor. Çünkü kadın değişirse toplum değişir. O kadın yetiştirir geleceğin yetişkin bireylerini, erkeklerini, zihin yapısı yavaş yavaş değişmeye başlar ancak bu şekilde. Ah be teyze keşke bıraksan sende kızını komşunu karışmasan, o da sana karışmasa, yüzü gözüküyor diye şikayet etmesen, namussuz damgası vurmasan, bizim seni anlamaya çalışmamız gibi sende kapanmak istemeyen kadınları anlamaya çalışsan. Ellerini, gözlerini bile erkek tahrik olacak diye kapatan, dahası yüzü açık bir kadının bile toplumda erkekleri baştan çıkarabilecek olduğunu düşünen insanlar, hatta kadınlar var ne yazık ki
L ne erkeklerine güveniyorlar ne kendi kız kardeşlerine, kızlarına…
Tutamadım kendimi yazarken ama söyleyemediklerimin acısını çıkardım en azından. Sevgilim geldi olayın üzerinden 5 dk geçmeden. Ona da anlattım olanları sinirle. İyi ki dedi bir şey söylememişsin. Neden dedim? Söylemeliydim…
“O kadın her şeyden önce Suud. Senin söylediğine ters bir şey söylese sinirlense polise, güvenliğe şikayet etse seni. Olayı yanlış anlatsa sana değil ona inanırlar.” Öyle deyince sevgilim, sustum. Bir şey söyleyemedim. Haklıydı. Neyse dedim bende bloğuma yazarım. Herkese anlatırım. J

Ne yapalım burası da böyle bir ülke. Hadi buralar vatan değil de bir yere kadar umursuyor insan. Peki ya Güzel ülkemde bu kafa yapısında olanlara ne demeli, ne yapmalı?...

15 Şubat 2013 Cuma

Golden Cage For Westerners...



Biz çoktan hafta sonuna girdik, ya siz? J  Burada hafta sonu demek Perşembe, Cuma demek.  2 gündür tatildik yani. O yüzden kocamın bu boş vaktinden yararlanarak Arabistan maceramı biraz daha genişlettim, büyüttüm diyebilirim.  Çarşamba günleri Oben 1 saat daha erken çıkıyor işten, bizde bunu fırsat bilerek hemen Riyada gittik. Ama ne gidiş… normalde yarım saat sürmesi gereken yol 1 buçuk saat sürdü. Trafik burada gerçekten felaket. Ama İstanbul gibi bir felaket değil bahsettiğim, oldukça yoğun bir trafiğin yanı sıra çok tehlikeli olması aslında. Kimse kurallara uymuyor ve çok hızlı araba kullanıyor. Çok fazla radar koymuşlar yollara ama aynı bizim Türkler gibi Araplarda birbirine çok yardımsever… hemen radar haber verme mekanizması çalışmaya başlıyor,herkes birbirine selektör atıyor, dörtlülerini yakıyor ki aman radara kimse girmesin. Riyada girmemizle trafik daha da bir kalabalıklaştı. İstanbul trafiğinde taksici ve dolmuşçuların sürüşü burada herkesin sürüş biçimi dersem belki nasıl bir trafikten söz ettiğimi anlarsınız J
Önce buranın en ünlü kitapçısı Jarir Bookstore’a gittik. Aynı zaman da elektronik eşya da satan bir yer. Orada saatlerimi geçirmek istedim.  Aklınıza gelebilecek her konuda ve her hobiye ait section olduğunu ve yabancı yayınların bile Arapçadan daha fazla olduğu bir yer düşünün. Ama ne yazık ki yarım saat ancak durabildik çünkü namaz saati geldiği için anons yapıldı “kasalarımız kapanmaktadır “ diye ve biz çarçabuk alacağımızı alıp dışarı çıktık. Aslında her zaman böyle olmadığını Şu aralar namaz saatlerinde daha sıkı bir politika izlediklerini öğreniyorum.  Daha çok yabancıların bulunduğu yerlerde biraz daha serbestliğe izin veriyorlarmış. Normalde mağazayı kilitleyip içeri kimse almadan içeridekileri çıkartmadıkları da oluyormuş. Hatta biz yine öyle olacak ve namaz bitene kadar içeride oyalanır iyice her yere bakarız diye düşünürken ne yazık ki öyle olmadı L
Buradan çıktıktan sonra yine keşmekeş bir trafik ve Hayat MALL…
Şunu söylemeliyim ki burada her şey alışveriş merkezleri. Ne bir meydan ne bir açık hava aktivitesi yok. Mall’lar dışında da yol boyu büyük mağazalar görüyorsunuz ya da marketler. Fastfood restoranları… Amerikan kapitalizmi Arapların kemiklerine  kadar işlemiş. Amerika da ne varsa burda da var ne bir eksik ne bir fazla.  Mall’ların içlerinde yemek katında dünya mutfaklarından seçmeler var. Canınız Tai mutfağımı çekti yada Meksika, yok en iyisi japon yiyelim bugün mü dediniz hepsi mevcut. Üstelik fiyatları da gayet uygun. Türkiyede ki bir alışveriş merkezindeki yemek katında karnınızı kaça doyurursanız burda daha büyük porsiyonları aynı fiyatlara almanız mümkün. Sık sık Türk lokantaları göze çarpıyor. Özellikle Hatay Antakya mutfağı, kebapçı ve dönerciler…
Bu arada yemek dışında çocuklar için devasa büyüklükte oyun parkı buz pateni pisti gibi yerler de yapmışlar. Genelde kadınlar göze çarpıyor ve erkeklerin food courta yalnız girmesine izin verilmiyor . Girişte bir güvenlik görevlisi yalnız gezen Arap erkeklerini durdurup yanınızda kadın olmadan giremezsiniz diye geri çeviriyordu. Genel olarak bakınca kadınlar ve çocuklar göze çarpıyor zaten. Ama haksız da değiller çünkü öyle bir alışveriş merkezi düşünün ki Ankara’daki Panoranın 7 tanesinin yan yana gelmiş hali tek bir mall. İşte bu kadar büyük bir yerde aklınıza gelebilecek her tür marka var ve %90’ı kadınlar için. Burada erkekler beyaz entariden başka bir şey giymiyorlar, onun içinde her şey kadınlara… J Bu noktada kendimi biraz kaybettiğimi kabul ediyorum. Gözüm döndü diyebilirim. Üstelik fiyatlarda baya uygun. Her neyse  bu konuyu geçiyorum ve muttava’lardan ilk uyarımı yediğimi söylemek istiyorum J
Burada insanları dine davet etmek, uygunsuz davrananları uyarmak hatta bazen namaz saatinde sokakta dolaşıyorsan zorla sopayla (erkekleri) camiye kovalamakla görevli ziyadesiyle çirkin, korkunç, sakallı, gezen adamlar var. Bunlara muttava deniyor. Neyse biz yemeğimizi yedik mağazalara doğru yollanmışken ben sokakta filan Oben’in elini tutmuyorum koluna filanda kesinlikle girmiyorum. Ama bazı rahat yerler var işte mall’ların çoğu bu kategoride oralarda sorun olmuyor diye tam koluna giriyordum ki bu amcalarla göz göze geldik J Bu arada başım açıktı. Gelip bana “başını kapatırmısın” demiş arapça ben anlamamış gibi yapınca el hareketiyle gösterdi. Sonra da tatmin olmadı  ve Obene de tembih etti “karının başını kapat” diyerekten J Neyse sonra başımı kapattım bi daha da açmadım zaten eşarp gibi örtüyü başıma atmam yeterli oluyor ve en azından bakışlar biraz daha azalıyor diyebilirim. Bu arada kadın her yerde kadın…
Bunu da söylemeden geçemeyeceğim Zaraya girdik. Bot deniyordum ki kararsız kalmıştım bir ayağımda bir model öbüründe başka model bakarken 3 tane çarşaflı peçeli kız gelip bana seçmim konusunda yardımcı oldular. Onlara da minnettarım… erkeklerle alışveriş çok sıkıcı J
Bunun dışında muhteşem iç çamaşırları var hayal gücünü zorluyor desem yeridir kendimi kaybettim. Kışlıklar daha ucuz ve çok ünlü markaların büyük mağazaları var ve her biri tıklım tıklım. Ancak ve ancak gelelim en sinir olduğum duruma: Evet söylüyorum deneme kabini yok!!! Hiç bir mağazada yok arkadaş ya … L bir elbise beğendim satıcı diyor ki alın alışveriş merkezinde bir yer varmış deneme kabinlerini oraya yapmışlar orda deneyin olmazsa getirin… hey allahım …
Ve son söz:  Ben şunu anladım ki, burası altın kafes arkadaşlar… batılılar özelliklede kadınlar için….
imkanlar sonsuz sen yeter ki iste, ama kafesin sınırları kadar….