Dedim ki yeter geçen sefer çok yazdım çarşafla
ilgili. Bu sefer yazmayacağım ama olmadı. çünkü dün akşam öyle bir şey oldu ki kendi
kendime dedim bunun üzerine yazmasam olmaz…
Başımı genellikle kapatıyorum. Hele ki yalnızken
hep kapalı oluyor çünkü daha rahat ediyorum bakışlar azalıyor en azından. Bazı
alışveriş merkezleri var yabancıların fazla olduğu oralarda pek sorun olmuyor
başım açık dolaşmak.
Dün akşam alışveriş yapmak için dışarı çıktık. Sevgilimin
telefon servis sağlayıcısında işi uzun sürünce beni hemen yanındaki alışveriş
merkezine bıraktı. Ben dolanırken o da işini halledip yanıma gelecekti. Ben geçen
geldiğimde de bu sefer de yalnız pek dışarı çıkmıyorum. Alışveriş merkezinin
içinde bazen ayrılıp, işlerimizi halledip tekrar buluşuyoruz ki yarım saat bile
sürmüyor o da zaten.
İşte yine böyle bir durumda keyfim yerinde rahat
rahat her şeye bakarak, inceleyerek dolaşıyordum bir mağazanın içinde. Etrafta kadınların
daha çok olduğunu da belirtmek istiyorum bu arada. Mağazada Bulunan erkeklerde
çoğunlukla çalışanlar veya eşleriyle gelmiş tek tük suudlardan ibaretti. Başım kapalı
ama her zaman ki gibi sadece örtüyü başıma atmışım öyle sıkı bir kapama değil
yani formalite. Zaten yabancı kadınların çoğu bu şekilde örtüyor başını. Kadın ayakkabı
reyonunda dolaşırken bir kadın yanıma geldi önce baktı uzun uzun. Zaten ben dolaşırken
kimseyle göz göze gelmemeye çalışıyorum.
Çünkü o kadar çok bakıyorlar ki ben utanıyorum. Her neyse Uzun bakışın ardından
Arapça bir şeyler söyledi bana. Bende yanımdaki kadına döndüm baktım.
Kadın ellerinde siyah eldivenleri olan, gözlerini
açık bırakan iki parmaklık aralığı bile siyah tülle örtmüş, bir Suud kadınıydı.
(en azından ben öyle tahmin ettim). Benimle konuştuğunu anlayınca Arapça
bilmediğimi söyledim İngilizce. Sonra Arapça bir şeyler söyledi tekrar bu sefer
el hareketleriyle. Oysa ki ben nasıl anlayabilirdim ki her yeri ama her bir
noktası kapkara bir örtüyle kapalı bir kadın size dünyanın en açık diliyle
konuşsa da anlaması çok zor!!

Ben önce aman Allahım şaka mı bu diye düşünürken o
dakikaya kadar bir şey söylememiş olduğumu fark ettim. O kadar şaşırdım ki… Susup
kadını seyrediyorum.
İki kere daha el hareketleriyle gösterdikten sonra,
son bir defa “please” diyerek performansını tamamladı. Ben benim peçem yok
tarzı bir şey söylemeye çalıştım ama cümlemi bitirmeden ellerimi başımdaki örtüye
götürdüm refleks olarak. Ve arkamı dönüp, yavaşça uzaklaştım. Şok içinde.
Arkamı dönmemle büyük bir sinir ve hayal kırıklığı
başımdan aşağı boşaldı. Sinirliydim, kadından çok kendime. Şaşkınlığıma. Niye hiçbir
şey söyleyemedim diye. “Takmak zorunda değilim. Zaten her yerim kapalı sizi
ilgilendirmez. Başımı kapamam yeterli peçe takmak gibi bir zorunluluğum yok
gibi bir sürü şey söyleyebilirdim”. Ve hiçbir şey söyleyemedim, salak gibi
durdum ve kadının dediği şeyi anlayana kadar, bide kadına gülümsedim… aaahh
ahh!!
Sonra sevgilimi mi arasam gelse bir an önce diye
düşündüm. Çünkü ben tek başımaydım ya. Tehdit oluşturuyorum tabi. Yanımda er
kişi olunca yanıma yaklaşamazdı oysa ki.
Hayır anlamadığım şu: erkeklerin kadınlara yaptıkları baskıların yanında bir kadının başka kadına yaptığı bu baskı nedir? Erkeklerinkini anlayabiliyorum. Kendi siyasal iktidarlarını kadınlara dayatmak için yaptıkları şeylerden biri sadece. Ama kadınların bu sisteme o kadar dahil olup birbirlerine daha büyük acılar yaşatmalarını aklım almıyor. Çünkü kadın değişirse toplum değişir. O kadın yetiştirir geleceğin yetişkin bireylerini, erkeklerini, zihin yapısı yavaş yavaş değişmeye başlar ancak bu şekilde. Ah be teyze keşke bıraksan sende kızını komşunu karışmasan, o da sana karışmasa, yüzü gözüküyor diye şikayet etmesen, namussuz damgası vurmasan, bizim seni anlamaya çalışmamız gibi sende kapanmak istemeyen kadınları anlamaya çalışsan. Ellerini, gözlerini bile erkek tahrik olacak diye kapatan, dahası yüzü açık bir kadının bile toplumda erkekleri baştan çıkarabilecek olduğunu düşünen insanlar, hatta kadınlar var ne yazık ki L ne erkeklerine güveniyorlar ne kendi kız kardeşlerine, kızlarına…
Tutamadım kendimi yazarken ama söyleyemediklerimin
acısını çıkardım en azından. Sevgilim geldi olayın üzerinden 5 dk geçmeden. Ona
da anlattım olanları sinirle. İyi ki dedi bir şey söylememişsin. Neden dedim? Söylemeliydim…
“O kadın her şeyden önce Suud. Senin söylediğine
ters bir şey söylese sinirlense polise, güvenliğe şikayet etse seni. Olayı yanlış
anlatsa sana değil ona inanırlar.” Öyle deyince sevgilim, sustum. Bir şey
söyleyemedim. Haklıydı. Neyse dedim bende bloğuma yazarım. Herkese anlatırım. J
Ne yapalım burası da böyle bir ülke. Hadi buralar
vatan değil de bir yere kadar umursuyor insan. Peki ya Güzel ülkemde bu kafa
yapısında olanlara ne demeli, ne yapmalı?...
Ohhh rahatlamışsın tatlım. Dök içini dök. Bi daha da yaban elerde beyin olmadan gezme.
YanıtlaSilKadın edinilmiş-kazanılmış psikoloji denilen türden bir içgüdüyle hareket etmiş.Toplum,ülke,millet kültürü ve kendi yetişme kültürüne paralel olarak.Ayrıca en temel etken ''dişi dişiyi kıskanır'' içgüdüsü de etken olmuş o çıkışında.Orada kadınlar erkeklerine ona buna niye baktın gibi şeyler diyemedikleri için,başı açık-hoş bir kadın onlar için potansiyel tehlike arz ediyor.
YanıtlaSilÇoğu arap erkekleri evlilik öncesi ilk deneyimlerini erkeklerle yaşar.Şartlardan,bekarların karşı cinsle evlilik dışı görüşme yasaklarından ve tonla sebepten ötürü.Böyle bir toplumdan sağlıklı yaklaşımlar ve çıkarımlar beklemek anlamsız.
İran kadınları nasıl ki uçağa biner binmez başlarını açıyorsa,emin ol suud ya da başka kadınlar da benzeri şeyleri farklı ortamlarda yapıyor.Pek çok örnekle desteklerdim ama uzar gider,kısaca konuya katkı yapmak istedim.