Translate

bebek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bebek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Ocak 2015 Pazartesi

Lina'ya mektup

5 buçuk aylıksın şu anda.
Tam 5 buçuk aydır hayatımızda evimizde kalbimizdesin..
Sen doğmadan babanla güzel ve eğlenceli bir hayatımız vardı.
Şimdi hepsi boş geliyor eksikmişiz meğerse seni beklermişiz
Annen öyle anaç, bebeklere, çocuklara bayılan, her gördüğü yerde sıkıştırıp seven bir kadın değildi.
Ama itiraf etmeliyim ki senden sonra durum baya değişti.
Bir insan yavrusunu bu kadar sevebileceğim aklıma gelmezdi 
Bu tür bir sevginin varlığından bir haber yaşamışım bunca zaman.
Üstelik çocuk büyütmek dünyanın en zor işi.
İlk zamanlar ayrı zordu.
Çok ama çok ufaktın.
Ağlamak dışında tek yaptığın emmek ve uyumaktı.
Şimdi bakınca o günlerde ayrı bir güzel ve özelmiş aslında diyoruz babanla
Ama o günlerin zorluğu güzelliğini biraz örtüyordu sanırım gözümüz kör olmuştu ne yazık ki :)

Her neyse şimdi baştan başlayayım kızım..
Yeni yıla girdik. 2015'in ilk saatlerini uyuyarak karşıladın. 
Annen ve babansa Ceren teyzelerde sen içeride mışıl mışıl uyurken sohbet muhabbet içindelerdi. 
Şu aralar en sevdiğin şey her tür objeyi alıp ağzına götürmek.
Kemirmek en iyi yaptığın şey diyebiliriz. 
Para verip oyuncak almayı bıraktım sana bir süreliğine, çünkü en favori oyuncağın hışırdayan paket kağıtları ve ıslak mendil paketi...
Tüm gün oyun halının üzerinde yuvarlanıp debelenip duruyorsun ve bu çok hoşuna gidiyor. Bizde sen sıkılana kadar seni yerden almıyoruz. 
Televizyon izlemek de diğer bayıldığın aktivitelerden biri. 
Ancak olabildiğince izletmemeye çalışıyoruz ama sen boynun tutulurcasına dönüp dönüp televizyona bakıyosun. 
Baban kanepede seni yanına oturtuğunda büyük insan gibi yarım saat sesin çıkmadan tv izleyebiliyosun 
Ve evet artık oturuyosun :)
Hala dengede duramıyosun ama oturmayı çok seviyosun.
Mama sandalyeni de o yüzden çok sevdin.
3 haftadır artık elma püresi bazı günler kayısı püresi ve öğleden sonraları ise sebze çorbası yiyorsun. Hatta bazı günler ağzını kocaman açıp kaşığı beklerken sabırsızlanıyor komik sesler çıkarıyosun . ama bazende yarım tabağı zor bitiriyosun 
Sütünü içerken ve emerken de o kadar çevreyle ilgilisin ki dikkatin hep başka yerde. 
Sürekli kıpır kıpırsın. ayakların sürekli görünmez bir bisiklet pedalı çeviriyor gibi ve ellerin ya ayaklarını tutuyor yada bir yerlere vuruyosun :)
Ve sen basbaya yere basıyorsun artık. 
Erken yürüyeceğinin işareti mi bunlar bilmiyorum ama emeklemen çok yakın o kesin..
Artık yatakta fır dönüyorsun ve oyun halında istediğin yöne gitmeyi bir şekilde başarıyorsun.
Hep bir acelen var sanki..
Dışarı çıkmayı ve gezmeyi çok seviyosun tek sorun rahat ve uzun uyuyamaman.
Pusetinde rahat uyuyamıyorsun çünkü normalde yüzüstü yatıyosun.

Uykusuzluk en dayanamadığın şey.
Çok huysuz oluyosun ve hemen ağlıyosun. onun dışında çok uslu ve akıllı bir bebeksin
Eğer tam kıvama gelmişsen yatağına yatırıp ağzına emziğini verince kendi kendine uyuyakalıyorsun.
Ama genellikle yatakta seni pışpışlamak gerekiyor.
Bizi uyku konusunda hiç üzmedin bugüne kadar
20 günlükken bile gece 2 kere uyanıyordun..
4. ayda babanın olmadığı 25 günde uykuların öyle bozuldu öyle bozuldu ki çok korktum.
Ama babanın yokluğundan böyle olduğuna karar verdik çünkü baban döndükten 3 gün sonra eskisi gibi uyumaya başladın ve beni oldukça mutlu ettin :)
Şimdilerde gece bazen 1 bazen 2 kere uyanıyorsun ve akşam 8-8buçuk gibi uyuyup, sabah 8 gibi uyanıyorsun :)
Emziğini sadece uykun olduğunda ve arabada giderken alıyosun.
Günde 3 kez uyuyorsun gündüz uykuların hep kısaydı hala da kısa.
En fazla 1 saat genellikle 40 dklık "cat nap"ler sana yetiyor.
Fış fış kayıkçı oyununa çok gülüyorsun.
Banyo yapmaya bayılıyorsun.
Babanı görünce belirgin şekilde ona cilveler yapıp gülüyor ve onun sana bakması için her şeyi deniyosun.
Kısacası tam bir cimcimesin. Şimdiden başladın ilgi çekmek için uğraşmaya.
Bakışların hep çok anlamlıydı öyle ki bazen babanla gözümüze öyle bir bakıyosun ki sanki büyük bir insanın bir bebeğin bedeninden bize baktığını düşündürtüyosun. 

Genel olarak şu sıralarki gündemimizden bir kaç başlık söyleyecek olursam: 


1 dolar=2.34 tl 1 euro= 1.81tl
1 ekmek: 75 kuruş
1 litre benzin :4.20 tl 



Arabamızın plakası LNS 09 (Lina Sezin )
ve yakında Cezayir'e gidicez ailecek bir kaç aylığına babanın işi dolayısıyla..
Seni tontişlerin başkanı, Linoş, ponpiş diye çağırıyoruz.
Sen şuanda sadece Lina dediğimizde bakıyosun 

İşte böyle tontişim hayatımız senle dolu dolu geçiyor ve seni sevmelere anlatmalara doyamıyoruz :)
  

Seni çok seven Annen 

8 Aralık 2014 Pazartesi

Su gibi akar zaman ve tekrar merhaba :)

Aylar oldu yazamayalı..
Şu aralar tüm hayatım LİNA...
Öyle güzel ve tatlı bir hayat ki anlatamam :)
En son yazım 40'ı yeni çıkmış lohusa kafasıyla ve kolik bebeyle uğraşmaktan yorgun,
şaşkın bir kadının kaleminden çıkmış.
Şimdi dile kolay neredeyse 5 aylık bir Linoş var artık hayatımızda.
Sürekli ağlayan, gazlı, huysuz, dünyaya alışmaya çalışan, o oyuncak bebek halleri geçti.
Şimdi artık bizi tanıyor, gülücükler atıyor, oyun oynamak,etrafı seyretmek, pusetinde gezmek her biri bir ayrı zevk onun için. tabi bizim içinde :)
Dışarı çıkmak, alışveriş merkezlerinde dolaşmak, cafede restorantta yemek yemek hepsi büyük lükstü bizim için..
İlk aylarda evde bunaldığımdan ve hiiiç alışık olmadığımdan Linayı alıp alıp çıkıyordum. Hiç bir yere gidemesem evimizin karşısındaki alışveriş merkezine kaçıyorduk ama ne yalan söyleyeyim her seferinde burnumdan geliyordu. çığlık çığlığa ağlamalar, 15 dk cık uyudu mu sevindirik olup ne yapacağımı şaşırıp uyandı mı tüm hevesimi kursağımda bırakmalar.. :/
Birbirimize de alıştık sanırım zamanla.
Her ne kadar doğumla birlikte, hormonal bir annelik başlıyor olsa da bence, gerçekten anne gibi hissetmek biraz zaman alabiliyor. Benim için böyle oldu. Evet her türlü fedakarlığı yaptım, elimden gelenin en iyisiyle kızımla ilgilenmeye çalıştım ama ne yalan söyleyeyim bir yandan da şikayet edip, anneme satsam da biraz nefes alsam diye zaman kolluyordum.
Şimdi ne değişti derseniz yine ara ara nefes alma zamanlarına ihtiyaç duyduğumda veya Linayla gidemeyeceğim yerler olduğunda Linayı anneme bırakıyorum.
Şimdi tek fark 1 saat sonra özlemeye başlıyorum.
Kokusu burnumda tütüyor. Bir de sanki "Bana bir bebek bırakmışlar bakıyım diye" hissiyatı yerine "Benim yavrum, ben annesiyim en iyi ben bakarım" hissiyatı geldi. :)
"
Ama ne olursa olsun her annenin sağlıklı kalabilmesi ve bebeğiyle daha mutlu ilgilenebilmesi için arada mola vermesi şart.
böyle ufak molalar motivasyonu artırıyor, mutluluk,gevşeme ve rahatlama sağlıyor. Bu sayede bebeğinizin yanına koşarak geri dönüyor ve daha büyük istekle onunla ilgilenmeye başlıyorsunuz.
Lina büyüdükçe yavaş yavaş eski alışkanlıklarıma, da geri dönmeye başlıyorum sanırım.
Spor yapmayı deliler gibi özledim. Şimdilik henüz başlayamadım ama yeni yıl kararlarımdan ilki bu.
Koşmayı deliler gibi ter atarak spor yapmayı çok ama çok özledim ve de buna çok ihtiyacım var. Ve tabi ki yoga yapmaya :(
Bir diğeri ise bu blog.
Bu blog benim hem kaçış noktam hemde minik bebeğim gibiydi. Çok ihmal ettim. Eskisi gibi yazmak istiyorum. Merak etmeyin anlatmalara ve yazmalara doyamasam da sadece kızımı yazmayacağım. :)





Bunlar benim yeni yıl kararlarım şimdilik.. Gerisi daha sonra..

haydi ben kızımın cennet kokusunu içme çekmeye gidiyorumm :)

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Birbirinden zor 40 gün

40'ımızı uçurduk
Ne oluyor 40 gün geçince derdim hep..
manası neydi kırk günün?
neden 45 değil 35 değil 42 değil de 40 gün ?
40 sayısının bir çok dinde,öğretide geçtiği ve özel bir anlamı olması boşuna değil elbet.
gerçekten 40 gün ölümde de doğumda da var ve düzenin oturması, alışmak belki unutmak veya yeni olan neyse ona adapte olabilmek için geçmesi gereken süreyi ifade ediyor.
Linoşum ilk doğduğunda herkes bir kırkı çıksın, düzeni oturur inşallah, yada kırkı bir çıksın rahatlarsın, alışırsın gibi önermelerde bulunuyorlardı.
ee tabi bir de 40'ın çıkması demek benimde artık lohusa olmamam demek
Lohusalığımın bitişini ve Lina'nın 40 günlük oluşunu kutladık bugün
artık bugünden sonrası daha kolay daha hızlı geçicek diye umut ediyorum.
alıştık birbirimize kızımla,
yalnız da kalıyoruz artık panik olmuyorum eskisi kadar
baya da bir büyüdü eskiye göre inanamıyorum hala
tepkiler veriyor, gülücükler saçıyor.
40 gün önemliymiş gerçekten
zor ve uykusuz 40 gün
belkide hayatımın en zor, en tatmin edici, en sevgi dolu, en endişeli,en mutlu,en panik,en çaresiz,en şaşkın 40 günü
yeni hayata adaptasyon süreci bitti mi peki?
kesinlikle hayır
her geçen gün yeni bir şey öğreniyorum kızımla ilgili, yeni bir zorluk beni bekliyor
yeni bir macera her yeni günle...
ama ilk günlerdeki şaşkınlık kalmadı artık
anne olduğumu idrak ettim sonunda
ilk günlerde bir bebeği bana bırakıp gitmişler gibi geliyordu
o sorumluluk beni çok fena panikletmişti
ufacık bir canlı
sadece size bağımlı yaşamını sürdürüyor.
her şeyinden siz sorumlusunuz
düşünün bunun sorumluluğu inanılmaz
ve 7 gün 24saat süren bir görev
tatili yok.
kaçışı yok
vazgeçtim yapamadım yok
eski hayatına geri dönüş YOK!!!
Artık yeni hayat yeni bir ben yaratıyor
ve yeni bir biz
hem muhteşem hem ölesiye korkutucu
insan annesinin değerini anlıyor gibi beylik laflar etmek istemiyorum ama anlıyor gerçekten
neler çekmiş, neler hissetmiş,
ve 40 günün sonunda diyebilirim ki değiştim
artık eskisi gibi olamam, eskisi gibi bakamam hayata
kalbimdeki sevginin büyüklüğü, şevkat, önceliklerim, hayalerim, isteklerim...
gözlerim dolarak koklayıp seveceğim bir insan yavrusu var yanımda
çok ama çok yorulsam da uykusuz da kalsam her kokladığımda şükrediyorum
iyi ki doğurmuşum,  iyi ki sevgilimle tanışmışım ve kızımız olmuş diye
iyi ki....
nice 40 günlere 40 aylara, 40 yıllara... 40 yaşını da kutlayalım inş. Linoşumun :)



40 banyosu 



29 Temmuz 2014 Salı

Bu da bizim doğum hikayemiz

Evet kavuştuk minik kızımla.
Hemde hiç planlı olmadı. Bir kez daha anladım ve gördüm ki siz ne kadar plan yaparsanız yapın, hayat size kendi planıyla geliyor. 
14'ü gecesi heyecanla dizi keyfimizi yapıp, bavulumu tekrar gözden geçirip doğum sonrasıyla ilgili sevgilimle, nasıl olacak ne hissedeceğiz muhabbetini yapıp yattık. Gece zaten heyecandan gözüme uyku girmedi, bir de üzerine 2 gibi sancı girmeye başlamaz mı... Önce yalancı sancıdır geçer dedim ama 1 saat devam edince zaman tutayım diye beklemeye başladım. Yerimde duramıyorum tabi, yatıyorum kalkıyorum sürekli tuvalete gitme hali,.. Sevgilimde zaten heyecandan uyuyamamıştı,bir de benim kalkıp yatmam sürekli dönüp durmam üzerine o da uyandı. Ancak hala onu heyecanlandırmak istemediğim için bir şey demiyorum. Saat 4 ü geçe tuvalete gitmek için kalkmamla suyumun gelmesi bir oldu. İşte o an baya heyecanlandım diyebilirm. Obeni uyandırdım. Hastaneye gitmeye karar verdik. Buarada sancılarım mucizevi şekilde azaldı. Hatta yok gibi bir şey... Kapıdan çıkarken ben hastaneye gitmekten vazgeçmiştim. Ama sevgilim nasılsa hastane yakın,olmazsa döner geliriz diyince bavulumuzu da alarak çıktık yola. Gecenin köründe normal doğum heyecanı yaşamak hep bu şekilde hastaneye gitmeyi hayal etmiştim kızım sağolsun bu isteğimi geri çevirmedi :)


Hastaneye gittik doktorum 2 saat sonra geldi. Bu sürede nstye bağlı geçirdim. Sabah 6 gibi doktorum suni sancı takalım, 2 cm açılman var öğlene kadar bekleyelim, öğlen açılman olmazsa sezeryana alalım dedi. Bizde tamam dedik başladık suni sancıya... 

Suni sancıdan hep çok korkmuştum. Okuduklarımdan, ve duyduklarımdan... İlk 2 saat çok yoğun olmamakla beraber sancılar düzenliydi. Dayanılmayacak gibi değildi hatta hep böyleyse süpermiş diye düşündüğümü hatırlıyorum. Daha sonra sancılar iyice azaldı, bir terslik olduğunu anlasam da durumdan şikayet edecek durumda değildim. Aç ve susuz olmak ve sürekli nstye bağlı olmak çok rahatsız edici bir durum. 

Sonuçta öğlen oldu, doktorum geldi tekrar bir muayene ve hiç açılma yok... 
Ve doktorum istersen devam ederiz ama sen çok yorulursun 2 günde doğurmayı göze alırım diyorsan devam edelim dedi. Tabi ki o kadar perişan olmaya gerek var mı zaten öğlen 2 de sezeryan için gelip de kızıma kavuşacaktım gece gelmeseydik... Ve sonuçta planlanandan 1 saat erken yani saat 1 de sezeryana alınıyorum. Maaile herkes yanımda, gitmeden önce. Benimse tek derdim, sezeryana gidiyorum saçım başım rezalet, ter içinde aç susuz geçen saatler bembeyaz bir surat :/ oysa ki kuaföre gidip saçlarımı yaptırıp öyle gitmeyi planlamıştım. Aman ne büyük sorun dimi ama :))) şaka bir yana giderken bunları düşünerek oldukça rahat ve neşeli girdim ameliyata. Ama normal doğumun olağanlığı, doğallığı ne yazık ki sezeryanda olmuyor. Ne kadar rahat olsam da ameliyata gidiyor olmanın verdiği bir tedirginlik de vardı aslında. Sevgilim ailem ve arkadaşlarım hepsi tarafından uğurlandım. Fotoğrafları sunay abla çekeceği için bir kez daha sevindim ve ne kadar iyi bir karar verdiğimizi düşündüm. Çünkü tanımadığım birisindense, teyzem saydığım sunayın benimle ameliyathanede olacağını bilmek bana manevi olarak büyük bir güç verdi.

Ameliyathane bildiğiniz gibi soğuk, sevimsiz... Doğum için bile olsa oraya girmek pek hoş değil.. Anestezi uzmanı ve diğer doktorlar hemşireler o kadar tatlı ve iyilerdi ki, her şeyi açıklayarak, anlatarak iyi miyim diye sorarak yapıyorlardı. Epudralin takımı bana biraz korkutucu geliyordu ama sorun olmadan dediklerini aynen yapmaya çalışarak durdum ve herhengi bir sorun yaşamadık neyseki. Ve gelelim gerisine, epudral takılınca yavaş yavaş belden aşağımı hissetmemeye başladım. Aynen bir felçli gibi. Ve boynumdan aşağısını çarşafla ayırarak beni tavana bakar vaziyette kurbanlık koyun misali bıraktılar desem yeridir. Yani o an aynen böyle hissediyordum. Daha sonra dokunmaları ve kesilmeyi hissediyor ama acı hissetmeden merakla yatıyordum. Başımdaki doktorlardan birisi çok az kaldığını birazdan kızıma kavuşacağımı söyledi ki sadece 5 dk olmuştu. Bu kadar çabuk olacağını tahmin edememiştim ama gerçekten de kızımın bas bas bağırarak ağlayarak çıkmasıyla anladım ki bu kadar çabukmuş gerçekten :) yan tarafımda hemşireler kızımı alıp temizlemeye başladılar. Yüzünü hala görememiştim ama sesi,bedeni ve varlığı tüm odayı doldurmuş ve beni ağlatmaya çok çok yetmişti. Bir an önce getirmelerini kucağıma vermelerini istiyordum ama sanki o 5 dk bana yarım saat gibi geldi. Çocuk doktorunun tamamen sağlıklı olduğunu söylemesi biraz olsun rahatlatsada kızımla tam olarak kavuşamamıştık işte. Ve o muhteşem an: kızımı boynuma yatırdılar. Çok kısa bir süre de olsa yanak yanağaydık göz yaşlarım yanaklarını ıslatmış olmalı yanağımı emerek dilini çıkararak tepki verdi miniğim. Sonra aldılar Linoşumu kuvezde yukarı çıkarmak için. Herkes benden önce kızımı görecekti yukarıda. O anda doktorum (hala karnımda bir şeyler yapıyordu zaten) "miyomun var onu da alıyorum" dedi. Bende şaşkınlık ve yorgunluktan tam olarak algılayamamıştım neler olduğunu ama doktoruma güvendiğim için sadece bir "tamam" diyebildim. İşte bu aşamadan sonrası tam bir azap oldu benim için. İnanılmaz bir ağrı hissediyordum sırtımda ve belimde. Bir ara midem de bulandı sanırım 15 dk filan daha sürdü ameliyat. Normalde sezeryan olanların bu acı verici kısmı yaşamadıklarını tahmin ediyorum. Çünkü eğer yaşıyorlarsa "sezeryan çok rahat acısız, ağrısız alıyorsun kucağına bebeğini 2 gün sonra da kalkıveriyosun" muhabbeti gerçek olamazdı. Ameliyat bittikten sonra bir süre bir yerde bekledim. O bekleme durumu da ayrı azap doluydu. O kadar ağrım vardı ki istemsiz titriyordum. Sonunda yukarı götürmek için hasta bakıcı ve hemşire geldiler. O an ise tekrar sevgilimi annemi görebileceğim, ve en çokta kızımı rahatça kucağıma alabileceğim için şükrediyordum. Odaya geldiğimde ağrıdan sesim çıkmıyordu. Konuşamayacak kadar kötüydüm. Annemler sonradan baya endişe ettiklerini söylediler. Çok kötü görünüyormuşum. Epüdralin düğmesine basıp biraz olsun ağrımı azaltmaya çalışarak geçti o günüm. Birde oldukça güçlü ağrı kesici iğne yapıldı. Ama kızımı kucağıma alıp emzirmeye başlayınca , işte o an tüm ağrılarım geçiyordu. Sanki emzirirken kucağımdayken, tek önemli olan oydu, onun iyiliği, rahatlığı. Gerisi teferruat...



Kızımın Sunay'la ilk selfie'si 

İlk gün gece çok zor geçti. Ağrılar bir yandan, linanın bakımı diğer yandan... Neyse ki annem vardı. Bir önceki gece de neredeyse hiç uyumadan hastanede olduğum için yorgunluk ve uykusuzluk had saffadaydı. Havanın sıcak olması da cabası. Sonuçta geçirdik bir şekilde o günleri... Zordu ama hep şükrettim. Sağlıklı bir kızım var ve çok ama çok güzel diye. Sevgilim de bende böyle başka bir sevginin olabileceğini bilemezdik sanırım. Şimdi 17 gün oldu hayat onun etrafında geçiyor. Gece gündüz birbirine girdi ama ne kadar uykulu da olsam o suratı gördüğüm anda tüm yorgunluk, uykusuzluk yok olup gidiyor. 40'ını iple çekiyorum o ayrı... Sonra 3 ayı bitsin diye bekleyeceğim sonra 6... :) ama sanırım iple çeksem de çekmesem de pır diye geçip gidicek bugünler... 
İlk bayramımız 15 günlük Lİna

18 günlük 


İşte bizim doğum hikayemizde böyleydi... Eğer normal doğum yapsaydım miyom görülmeyecekti ve belki bir kaç ay sonra tekrar aynı acıyı çekip ameliyat olmak zorunda kalıcaktım. Her işte bir hayır vardır sözü ne kadar doğru. Bazen sadece hayırlısını istemek lazım sanırım. Oyüzden normal, sezeryan önemli değil. Önemli olan sizin ve bebeğin sağlığı. Bence her doğum güzel zaten bir mucize...Bir can geliyor dünyaya nasıl kötü olabilir ki...


12 Temmuz 2014 Cumartesi

39. Haftayı bitirirken

Ve evet hala hamileyim ve doğurmadım. Her gün en az 5 kişiye durum güncellemesi yapıp hayır doğurmadım diye beyanat vermek ve belki hareket edersem doğum hızlanır diyerekten temizlik işine girmek dışında yaptığım bir şey yok.ev de yapılacak iş kalmadı bu seferde kendimi yemek yapmaya verdim. Zaman geçmiyor ve beklemek ne fenaymış 😏 her akşam sevgilim geldikten sonra yürüyüşe gidip 1 saat yürüyoruz ama yürümekle olmuyormuş bu işler. Hurma da hızlandırırmış doğumu diyorlar o kadar hurma yiyorum yok, tık yok 😑

Dışarısı çok sıcak, arabayla uzun mesafelere gitmek istemiyorum. Zaten gitsem kuru yaz sıcağında Ankarada nereye gideyim... Kısacası bu çocuk hiç bana çekmemiş. Gayet sabırlı, olgun ve prensipli aynı babası hasbam 😏 tam gününü bitirmeden çıkmıyacak bizide böyle bekleticek. Rahat tabi içerisi sende haklısın miniğim ama gel artık yoksa annen sıcaktan buharlaşmazsa, sıkıntıdan patlayacak ve sen öyle çıkacaksın içimden 😄 

En son doktor kontrolünde doktorumuz, pazartesiye kadar gelmezse, pazartesiden sonra sezeryanla alalım dedi. Bizde daha fazla beklemek istemiyoruz. Her ne kadar normal doğumu o kadar çok istesem de...hayırlısı bakalım hala 2 günümüz var ama bizim cimcimenin umru değil yerleşti içeriye ancak zorla alıcaz ordan heralde ☺️ 

Artık tek muhabbet doğum olduğu için de rüyalarıma giriyor. Dün gece rüyamda doğurduğumu ama bebeğimi bana göstermediklerini filan gördüm. Kabus gibiydi. Saatler geçiyor ama bebeği getirmiyorlar bir türlü ben gidip bakıcam diye yollara düşüyorum sonunda sokaklarda kayboluyorum.... Evet tam kabus 😁 neyse ki rüyaymış diye uyandım sabah

Üstelik, bu yine iyi uyuduğumun göstergesi diye sabah mutlu uyandım. Çünkü bir önceki gece sabaha karşı o kadar çok sancım oldu ki zaman tutayım aman geliyor mu gelmiyor mu yalancı sancı mı diye düşünmekten ve ağrıdan 3 saat uyuyamadım. Sonuç yalancı sancı tabiki 😞 hayır boşu boşuna sancı çektiğimemi yanayım, bir işe yaramadığına mı yoksa uykusuz geceme mi... Sevgilimi de uyutmadım yatakta dönmekten, o da heyecan yaptı tabi ama hepsi boşuna. Neyse işte böyle artık son 3 gün. Herhalükarda geliyor miniğim 🙏☺️ Sonunda kavuşacağız. Bir deadlineımız olması bizi rahatlattı baya. Sezaryenin nimetlerinden yararlanıp güzelce hazırlanır gideriz artık diye de kendimize moral yapıyoruz. Ne yapalım sağlıkla gelsin de sıpa yeterki, varsın normal doğum olmasın...
Bir daha ki yazım da Linoşumun fotolarıyla süslü bir doğum hikayesi yazısı olacağını umar sevgiler saygılar dilerim efendim 😊 

28 Nisan 2014 Pazartesi

Bir can, bir nefes

Bu blog ilk oluştuğunda hamilelik aklımdan geçen son şeydi. 
Tek düşüncem nereye gitsek, nereleri gezsek?
Sevgilimle nerede ne zaman ayarlasak da buluşsak idi...
Evlendikten sonra 1 seneden fazla bir zaman bu şekilde geçti zaten.
ama arada bir yerde sevgiliminde yoğun baskıları bende filizlenmeye başladı sanırım ve çocuk fikri
o kadar da uzak gelmemeye başladı.
Sonrası zaten plansız.
Pat diye içime düştü bir can, bir nefes...
Beni allak bullak etti.
Hala da ediyor :)
Sevgilimle hayatımızı tamamen değiştirdi.
Sonunda uzak olamanın artık imkansız hale geldiği dank etti ikimize de
Sevgilim Arap diyarlarından temelli dönüş yaptı.
28. hafta
Minik kızım daha doğmadan bizi kavuşturdu.
Uzun zaman, kısa aralıklarla görüştüğümüz için klasik evli çift
hayatımız hiç olmamıştı.
Biz hep sevgili modunda geçirdik yıllarımızı.
Hep 5 gün, 10 gün buluşmalardı, tatil tadında geçen...
Geri kalan günlerde de yine, yeniden yapılan buluşma planları, sabırsızlıkla gün sayarak geçen haftalar.
Oysa hep, her gün birlikte uyuyup, gün sınırı olmadan birlikte uyanmayı özledik durduk.
Klasik ve monoton olsa ilişkimiz, hatta sıkılsak ara ara birbirimizden bile dedik.
Akşam eve gelip  ne yemek yiyeceğiz diye düşünüceğimiz, sonra kanepede dandik bir diziyi izlerken uyuyakalacağımız bir yaşam hayal ettik.
Annemler, kayınvaldemler misafirlikler, eş dost gezmeler, düğün dernek hepsini beraber yaşamak,
Çok dağınıksın diye söylenmek, ufak şeyler için tartışmak belki...
Başkasına ne kadar saçma gelse de bizim özlemini çektiğimiz şeyler bunlardı.
Buna da bir check attık sayesinde minik yumurcağın. :)
Aylardır sevgilimle aynı evde yaşıyoruz ve klasik evli çiftlere o kadar özendikten sonra
sonunda bizde öyle olduk diyebilirim .

Şimdi o kadar zaman ayrı ülkelerde nasıl yaşamışız, aklım almıyor.
Bu sadece Lina'nın daha doğmadan değiştirdiği en önemli şey hayatımızda
Bunun gibi başka neler var.
Bakalım doğunca neler yapacak bize,
Artık sabırsızlıkla bekliyoruz.
Gelsin bir an önce...